30 Nisan 2009 Perşembe

ÖSYM numarası tarihe karıştı

Üniversiteye giriş sınavlarına giren her aday için hayatında önemli bir yere sahip olan ÖSYM numarası bu yıl itibariyle tamamen tarihe karıştı. 2003 yılından bu yana T.C. Kimlik numaraları ile işlem yapılan ÖSS’de, 1983-2002 yıllarında sınavlara giren adaylardan istenen ÖSYM numaraları, bu yıl itibariyle artık istenmeyecek.

ÖSS 2009 için başvurular bugün başlarken, başvuru formunda da geçen yıla göre küçük bir değişiklik yapıldı. 2002 yılına kadar üniversiteye giriş sınavlarında her aday için öneme sahip olan “ÖSYM Numarası” kısmı tamamen kaldırıldı. TC Kimlik numarasının her alanda kullanılmaya başlanması ile 2003 yılından bu yana üniversiteye giriş sınavlarında da T.C. Kimlik Numarası kullanılmaya başlanmıştı. 1983-2002 yılları arasında sınava girmiş olan ve daha sonraki yıllarda da sınava giren adaylar ise daha önce aldıkları 10 haneli ÖSYM Numarası’nı ÖSS Aday Bilgi Formu’nda yer alan “ÖSYM Numarası” kısmına yazıyordu. Ancak, 2009 ÖSYS Aday Bilgi Formu’nda artık “ÖSYM Numarası” kısmı da tamamen kaldırıldı. Bundan sonra 1983 ile 2002 yılları arasında üniversiteye giriş sınavına girerek ÖSYM numarası alan adaylar, bu yıl sınava girmeleri halinde artık bu numarayı yazmayacaklar.

ÖSYM, bu şekilde artık, üniversiteye giren birçok adayın hayatında da önemli bir yere sahip olan ÖSYM numarasını tamamen tarihe karıştırmış oldu. ÖSYM Numarası, tahtını T.C. Kimlik numarasına kaptırmış oldu.

ÖSS'YE GİRİŞ ÜCRETİ YİNE DEĞİŞMEDİ

Geçen yıl, ÖSS’ye giriş sınavı için alınan ücrette değişikliğe gitmeyen ÖSYM, enflasyonda yüzde 10’un üzerinde artış yaşanmasına karşın bu yılda da sınav ücretlerinde değişikliğe gitmedi. ÖSS'ye girecek adaylardan bu yıl 40 TL alınacak. YDS'ye katılacak adaylar ise ÖSS için yatıracakları ücretten 10 TL daha fazla ödeyecekler. ÖSS Sınav Kılavuzu ücreti ise yine geçen yıl olduğu gibi 2 TL olacak.

Lise öğretmenlerine müjde

Mevcut 3 bin ilköğretim müfettişinin yetersiz kalması sebebiyle Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl 405 ilköğretim müfettiş yardımcısı daha alacak.

16 branşta yapılacak alıma lise öğretmenleri de başvurabilecek. Böylece lise öğretmenleri de ilköğretim müfettişi olabilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı yeni ilköğretim müfettiş yardımcısı almak için duyuru yaptı. Bakan Hüseyin Çelik imzasıyla illere gönderilen genelgeye göre 2-20 Mart 2009 tarihleri arasında internetten alınacak başvurular sonrasında 27 Haziran 2009'da yazılı sınav yapılacak. En fazla sınıf öğretmeni branşından (160) yapılacak ilköğretim müfettiş yardımcılığı alımı için diğer branşların kontenjanları şöyle: Beden eğitimi 10, din kültürü 25, fen bilgisi 25, görme engelliler sınıf 2, ilköğretim matematik 25, İngilizce 20, işitme engelliler sınıf 3, müzik 5, okulöncesi 15, rehber 15, resim 15, sosyal bilgiler 25, teknoloji ve tasarım 20, Türkçe 35 ve zihinsel engelliler sınıf öğretmenliği 5. Mevcut 3 bin ilköğretim müfettişinin 2 bine yakını sınıf öğretmenliği branşından atanmış, Bakanlık 2006'da 65, 2007'de ise 312 ilköğretim müfettiş yardımcısı almıştı.

Ağustos ayında 15 bin öğretmen daha atanacak

Milli Eğitim Bakanı (MEB) Hüseyin Çelik, , Ağustos ayında 15 bin Kasım ayında ise 10 bin olmak üzere bu yıl toplam 40 bine yakın öğretmen atamasının yapılacağını söyledi.

Çelik, kısa bir süre önce 8 bin 141 kadrolu öğretmen ataması yaptıklarını anımsattı. 4-B kapsamında çalışan pek çok öğretmenin kadroya geçtiğini belirten Çelik, ''Onların boşalttığı 6 bin 500 kişilik kadroya 4-B kapsamında atama yapacağız'' diye konuştu.

Öğretmen atamalarının devam edeceğini ifade eden Çelik, Ağustos ayında 15 bin, Kasım ayında da 10 bin öğretmen ataması yapacaklarını söyledi. Çelik, 2009 yılı içerisinde 35 bini aşkın öğretmen ataması yapmış olacaklarını ifade etti.

2009-1 ATAMALARINDA SADECE BİN 818 ÖĞRETMEN ATANMIŞ

Milli Eğitim Bakanlığı, 25 Şubat'ta yapılan 2009-1 öğretmen atamalarında 7 bin 81'i kadrolu olmak üzere, toplam 8 bin 141 öğretmen atamıştı. Bilgisayar ortamında yapılan atamaların 834'ü açıktan atama, 48'i milli sporcu, 86'sı kurumlar arası atama, 492'si kur'a ile atama, 7 bin 81'si ise kadrolu olarak yapılmıştı. Son yapılan atamalarda ise 2009-1 atamalarında sözleşmeliden kadroluya geçen öğretmenlerin yerine atama yapılmıştı. bu atamalarda 6 bin 323 öğretmenin atanmasının yapılması ise MEB'in 2009-1 öğretmen atamalarında sadece 1818 öğretmen atadığı ortaya çıktı.


700 BİN ÖĞRETMENE BİLGİSAYAR

Bakan Çelik daha önce Vakıfbank ile yaptıkları projeyle 100 bin öğretmeni bilgisayar sahibi yaptıklarını anımsatarak “Yaklaşık 700 bin öğretmenimiz var. Artık bilgisayar çağına girdik. İlk olarak tüm öğretmenlerimizin bilgisayar çağına ayak uydurmasını sağlıyoruz. Yeni bir projeye yaparak özel fiyat ile her öğretmene diz üstü bilgisayar sahibi olmasını amaçlıyoruz. İntel, Microsoft ve bankalar ile anlaşma yapacağız. Seçim sonrası buna başlayacağız" dedi.

MEB'den öğretmenlere uyarı!

Milli Eğitim Bakanlığı, öğrencilere sürekli internetten ödev verilmesi, ödevlerin de veliler tarafından yapılması üzerine okul idarecilerini ve öğretmenleri uyardı.

Veliler tarafından yapılan ödevlerin kabul edilmemesini isteyen bakanlık, öğretmenlerin de sürekli internetten yapılacak ödev vermemelerini istedi. Bakan Hüseyin Çelik, ilköğretim öğrencilerine verilen 'proje ve performans ödevleri' konusunda yaşanan tartışmaları çözmek için illere bir genelge gönderdi. Bakan Çelik, ödevlerin 'öğrencinin yapmakta, öğretmenin ise takip etmekte ve değerlendirmekte zorlanacağı güçlükte olmamasını, şartlara göre pratik ve ekonomik olmasını' istedi. Genelgeye göre, ödevler maddi olarak öğrenciye yük getirecek ve öğrencinin ulaşmakta zorlanacağı kaynaklardan verilmeyecek, öğrenci seviyesinin üzerinde olmamasına da özen gösterilecek. Ödev verilirken öğrencinin kendi çabası ile ulaşabileceği kaynaklara yönlendirilmesi isteniyor. Velilerin gerekli kaynak ve materyallere ulaşma, yol gösterme gibi konularda öğrencilere yardımları dışında 'ödevi yapmak gibi' katkılarının olmamasına dikkat edilecek. Velilerin veya başkalarının yaptığı çalışmalarla öğrenci performansı tespit edilemeyeceği için öğrenci tarafından yapılmayan çalışmalar değerlendirilmeyecek.

Genelgede, öğretmenden, öğrencilerin ödevleri yaptıkları süreci takip etmeleri istendi. Bakan Çelik'in genelgesinde, ödevlerin yapım aşaması da tespit edildi. Artık 'öğrencilerin gelişim düzeyleri, ilgi, istek, öğrenme ihtiyaçları, okul ve çevre imkanları dikkate alınarak' ödev verilecek. Öğretmenler, öğrencilerin ilgilerine, özelliklerine ve seviyelerine uygun ödevler seçecek. Performans görevleri ve projeler sadece not vermek için kullanılmayacak, amacın 'sadece değerlendirme değil, öğrencilere beceri kazandırma da olduğu' unutulmayacak. Bakan Çelik genelgede, "Performans görevleri, öğrencilerin, internetten ya da ansiklopedilerden bilgileri aynen aktarmaları değil, bilgiyi edinme, düzenleme, kritik etme, kendini ifade etme, yaratıcılığı ve vücut dilini kullanma gibi hem bilişsel hem psikomotor hem de duyuşsal becerilerini işe koşmalarını sağlamalıdır." dedi.

Öğretmen adayları için KPSS yapılacak

Sınavı gerçekleştirecek Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) ilanına göre, 2009-KPSS, lisans düzeyinde sadece A grubu ve öğretmenlik kadroları için 27-28 Haziran 2009 tarihlerinde Cumartesi günü sabah ve öğleden sonra, Pazar günü sabah ve öğleden sonra olmak üzere dört oturumda, Türkiye'de tüm il merkezleri ile KKTC'nin başkenti Lefkoşa'da gerçekleştirilecek.

2009-KPSS sonuçları B grubu kadrolar için kullanılmayacak. Bu nedenle 2009-KPSS'ye, sadece A grubu (Başbakanlık, bakanlıklar, bunların müsteşarlık, başkanlık ve bağımsız genel müdürlük düzeyindeki bağlı ve ilgili kuruluşları ile bağlı ortaklıklarındaki özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle girilen ve belirli bir yetişme programı sonrası yeterlik sınavına tabi tutulan mesleklere ilişkin kadro ve görevler ile il özel idareleri ve belediyelerin teftiş kurulları) ve öğretmenlik kadrolarına atanmak isteyen lisans mezunları ile bir lisans programından mezun olabilecek durumdaki adaylar girebilecekler.

-BAŞVURULAR-

Sınava başvurular, 27 Nisan-8 Mayıs 2009 tarihleri arasında yapılabilecek. Başvurular, ÖSYM sınav merkezi yöneticiliklerinin ve belirli ortaöğretim kurumlarının açacakları başvuru merkezlerince yürütülecek. Başvuru merkezleri ÖSYM'nin ''www.osym.gov.tr'' internet adresinde yayınlanacak.

Sınava katılmak isteyen adaylar, kılavuz ile aday bilgi formuna başvurma süresi içinde ÖSYM'nin internet adresinden ulaşacaklar. Kılavuzun dağıtımı ve satışı yapılmayacak.

2009-KPSS kılavuzunda başvurma, sınav, değerlendirme ve yerleştirme ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer alacak. Sınava başvuracak adayların kılavuzu diKkatli incelemeleri öneriliyor.

2009-KPSS sonuçları, sadece A grubu ve öğretmen kadroları için sınav tarihinden itibaren 2 yıl geçerli olacak.

MEB, 2009-2010 eğitim-öğretim yılı çalışma takvimi

Milli Eğitim Bakanlığı, 24 Eylül Perşembe günü başlayacak 2009-2010 eğitim-öğretim yılının çalışma takvimini belirledi.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik imzasıyla yayımlanan genelgeye göre, bu eğitim-öğretim yılı, 12 Haziran 2009 Cuma günü sona erecek.

"Türkiye'nin coğrafi konumu ve bölgeler arası iklim farklılıkları ile turizm sezonunun değişkenlik göstermesi nedeniyle öğrencilerin ve velilerin olumsuz etkilenmemesi için" 24 Eylül 2009 Perşembe günü başlaması kararlaştırılan 2009-2010 eğitim öğretim yılı, 18 Haziran 2010 Cuma günü sona erecek. 2009-2010 eğitim-öğretim yılının ilk dönemi, 22 Ocak 2010 Cuma günü sona erecek. Yarıyıl tatili, 25 Ocak-5 Şubat arasında yapılacak. İkinci dönem, 8 Şubat Pazartesi günü başlayacak ve 18 Haziran 2010'da yaz tatiline girilecek.

Çalışma takvimi, bu tarihler dikkate alınarak, "Milli Eğitim Bakanlığı Örgün ve Yaygın Eğitim Kurumlarının Çalışma Takvimi" örneği esaslarına göre, valiliklerce düzenlenecek.

2010-2011 eğitim-öğretim yılının da 13 Eylül Pazartesi günü başlaması kararlaştırıldı.

İlköğretim Ders Programlarına Kısmi İptal

Danıştay 8. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye Kurulunun, ilköğretim Türkçe dersi programının değiştirilmesine ilişkin 115 sayılı kararının 1, 2, 4 ve 5. sınıflara yönelik kısmı ile ilköğretim Hayat Bilgisi dersi programının değiştirilmesine ilişkin 116 sayılı kararını iptal etti.

Bir öğrenci velisi, Talim ve Terbiye Kurulunun (TTK) ilköğretim Türkçe, Matematik, Sosyal Bilimler, Fen ve Teknoloji ile Hayat Bilgisi dersleri öğretim programlarını değiştiren 12 Temmuz 2004 tarihli 114, 115, 116, 117 ve 118 sayılı kararlarının iptali istemiyle Danıştay'da dava açmıştı.

Danıştay 8. Dairesinin istediği bilirkişi incelemesinin sonucunda hazırlanan raporda, Sosyal Bilgiler 4 ve 5. sınıf ders kitaplarıyla, Fen ve Teknoloji 4 ve 5. sınıf ders kitaplarının Anayasaya, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, Atatürk ilke ve inkılaplarına, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırılıklarının bulunmadığı görüşü bildirildi.

Raporda ''Hayat bilgisi 1, 2 ve 3. sınıf ders kitaplarının vatan sevgisi ve demokrasi kültürü yönünden zayıf ve yeni ilköğretim programının geliştirilmeye muhtaç olduğu sonucuna ulaşıldığı'' belirtildi. Raporda, Türkçe, 1 ve 2. sınıf ders kitaplarının ''önerilemeyeceği'', 4. sınıf ders kitabının ''uygun nitelikte metinlerle değiştirilmesi ve kitapta saptanan yanlışların düzeltilmesi, eksikliklerin giderilmesi halinde ders kitabı olarak önerilebileceği'', 5. sınıf Türkçe ders kitabının ''yanlışlıklarının düzeltilmesi ve eksikliklerinin giderilmesi koşuluyla ders kitabı olarak önerilebileceği'' görüşüne yer verildi.

Öğrenciler e-postanızı almayı unutmayın


4. ve 5. Sınıfları okutan sınıf öğretmenleri, sınıflarındaki öğrencilerine e-posta hesaplarını açarak öğrencilere dağıtacaklar.

Öğrencilere ait e-postalar (……@ogrenci.meb.k12.tr) uzantılı olacak

Okul Müdürleri 4. ve 5. sınıfları okutan sınıf öğretmenleri için, e-posta hesaplarının oluşturulmasını sağlayacaklar. e-postalar (……@ogretmen.meb.gov.tr)

Okul Müdürleri Sınıf Öğretmenlerinin hesaplarına yetki tanımlamalarının yapılmasını sağlayarak Öğrenci hesabı oluşturabilme yetkisi verecekler.

Üniversite mezunlarına kötü haber...

Üniversite mezunlarına kötü haber... Herkes 12 yada 15 ay askerlik yapacak. Asteğmenlik kalkıyor...Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ileride de tek tip askerlik mesajını verdi. 4 yıllık fakülte mezunu herkes er olarak askerliğini yapacak.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un ‘’Bedelli askerlik yok’’ diyerek ileride de tek tip askerliğe geçileceği yönünde mesaj vermesi, TSK’daki yeni konsept çalışmalarını da gözler önüne serdi.

Yapılanmanın tamamlanması ile birlikle, yedek subaylık tamamen kalkacak. Herkes 12 ya da 15 ay erlik yapacak. Takım komutanı ihtiyacını, yedek subaylar yerine, sözleşmeli subaylarla karşılanacak.

2008’in Mayıs ayından itibaren 6 komando tugayına artık yedek subaylar alınmıyor. Aralık 2009’dan itibaren de erler alınmayacak. Bu 6 tugay tamamen subay astsubay ve uzman erbaşlardan oluşacak. Böylelikle terörle mücadelede görev alan tamamen profesyonel yaklaşık 9 bin 500 kişilik bir birlik oluşacak.

TEK TİP ASKERLİK

TSK, zaman içerisinde “Profesyonel askerlik ile mecburi askerlikten oluşan bir sisteme” geçecek. Daha önce tümen-alay esasına dayalı olan kuvvet yapısını, tugay-tabur esasına çevrildi. Subay ve astsubaylarına ilaveten uzman erbaş sistemi ile de profesyonel orduya geçişte mesafe kaydedildi.

Profesyonel ordu çalışmaları tamamlandığında, zorunlu askerlik hizmeti de tek olacak. Yedeksubaylık ve kısa dönem erlik kaldırılacak. Herkes celp dönemlerindeki ihtiyaca ve yükümlü sayısına göre, 12 ya da 15 ay erlik yapacak. Yurt dışındakiler için dövizli askerlik devam ederken, yurt içinde ancak her celp döneminde askere alınacak yükümlü sayısı, ihtiyaç duyulandan çok ise bedelli askerlik gündeme gelecek. Genelkurmay, bugünkü şartlarda 2013 yılına kadar bedelli askerliğin gündeme gelmeyeceğini hesaplıyorlar.

KONSEPT DEĞİŞİYOR

TSK’daki reform çalışmalarının ilk aşaması askerlik süresinin kısaltılması ve profesyonel ordu faaliyetleri oldu. 18 aylık uzun dönem askerlik süresi 15 aya, 16 ay olan yedek subaylık süresi 12 aya, 8 ay olan kısa dönem askerlik süresi de 6 aya indirildi. Artık er ve erbaşlara bazı birliklerinde görev verilmiyor.

Özel Kuvvetler Komutanlığı, Jandarma özel harekât taburları, 5'i Kara Kuvvetleri Komutanlığına, 1'i Jandarma Genel Komutanlığı'na bağlı komando tugayları, Sabit konuşlu iç güvenlik taburları ve Destek unsurları tamamen profesyonellerden oluşacak. İç güvenlik ve komando taburlarında görev alacak erler, Eğirdir Dağ ve Komando Okulunda eğitilecek. Profesyonel olacak 6 komando tugayının her biri yaklaşık 1600 personelden oluşacak.

DÜNYADA DURUM

Gazeteport’un derlediği bilgilere göre, AB üyesi 25 üyeden 10’unda zorunlu askerlik hizmeti yok. Bunlar arasında İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka, İsveç var. Zorunlu askerlik, Portekiz, İspanya, İtalya, Lüksemburg, İrlanda Yunanistan, Polonya, Estonya, Letonya Litvanya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya ve Almanya’da var. Fransa’da askerlik meslek statüsünde. Şartları uyanlar, sözleşme imzalayarak orduya katılıyor. İngiltere’de bir profesyonel muvazzaf ordu var. Ayrıca yedek gönüllü ordu bulunuyor. ABD’de ise profesyonel ordu ve yedekler var.

28 Nisan 2009 Salı

Liselere '24 Nisan' Tatili Geliyor

Milli Eğitim Bakanlığı yeni yönetmelikle, 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda liselilerin de 2 gün bayram yapmasının yolunu açtı.
Milli Eğitim Bakanlığı, 4 milyon lise öğrencisi için '24 Nisan' gününü de tatil ilan edecek. 23 Nisan kutlamalarından sonra derse girmeyip tatil yapan lise öğrencileri, artık ilköğretim öğrencileri gibi ertesi gün de okula gitmeyecek. Bu arada liseli öğrencilerle birlikte 200 bin öğretmeni de tatil yapmış olacak. 24 Nisan ve 20 Mayıs'ta tatil yapan öğretmenler o günkü ders görevlerini yapmış sayılıyor ve ek ders ücretlerinde bir kesinti yapılmıyor.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nda hem ilköğretim hem de lise öğrencileri törenlerden sonra dinleniyor, ertesi gün de (20 Mayıs) tatil yapıyor. Yeni düzenleme ile 19 Mayıs'larda hem lise hem de ilköğretim öğrencilerine tanınan 'ertesi gün' tatili, 23 Nisan'larda da ilköğretimle birlikte lise öğrencilerine tanınacak. Liseliler için '24 Nisan tatiline' Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik onay verirken, yeni tatil günü 'ilköğretim ve lise öğrencileri arasındaki farkın kaldırılması' amacıyla gerçekleştirilecek.

Yeni düzenleme geçtiğimiz 23 Nisan'a yetişmediği için lise öğrencileri bu yılki 24 Nisan tatilini kaçırdı. Tatil kararı, Başbakanlık'ta bekleyen ve 45 yıllık eski yönetmeliği değiştirecek yeni 'Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği'nin Resmi Gazete'de yayımlanması ile yürürlüğe girecek. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Merdan Tufan, 23 Nisan ve 19 Mayıs törenlerinde özellikle küçük yerleşim birimlerinde hem ilköğretim hem de lise öğrencilerinin görev yaptığını söyledi. Bu bayramlar için hazırlıkların uzun zaman aldığını ve öğrencilerin yoğun bir hazırlık dönemi geçirdiğini anlatan Tufan, "Bayramlardan sonraki gün öğrenciler ve öğretmenler dinlensin diye tatil yapılıyor. 20 Mayıs'ta her iki grup da tatil yaparken, 24 Nisan'da sadece ilköğretim öğrencilerinin tatil yapması bir eşitsizlik oluşturuyordu. Bu eşitsizlik öğretmenler için de geçerliydi." dedi.

Öğrencileri Türkiye'ye Çağırdı

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, yurtdışında master ve doktora yapan öğrencileri, öğrenimlerini tamamlamalarından sonra hemen Türkiye'ye çağırdı.
Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Türkiye'de üniversitelerde öğretim üyesi sağlanmasında ciddi sorunlar bulunduğunu belirterek, yurtdışında master ve doktora yapan öğrencileri, öğrenimlerini tamamlamalarından sonra hemen Türkiye'ye dönmeye çağırdı.

Temaslarda bulunmak üzere geldiği İngiltere'nin başkenti Londra'da, Türk öğrenciler tarafından kurulan Sosyal Araştırmalar Merkezi'nin, Westminister Üniversitesi ile ortaklaşa düzenlediği söyleşiye katılan Yusuf Ziya Özcan ve beraberindeki YÖK heyeti, çoğu İngiltere'deki türlü üniversitelerde master ve doktora yapan kalabalık bir öğrenci topluluğu ve Türk öğretim üyeleri tarafından karşılandı.

YÖK üyeleri Prof. Dr. Atilla Eriş ve Prof Dr. Durmuş Günay ile birlikte kürsüye çıkan Özcan, göreve geldiklerinden beri, üniversite kapılarındaki birikimi azaltmak için kontenjanları artırmak, bunun sonucunda ortaya çıkan Öğretim üyesi açığını azaltmak için de yeni öğretim üyeleri yetiştirmek üzere yurtdışına öğrenci göndermek gibi adımlar attıklarını söyledi.

Öğretim üyesi açığının kapatılması için ayrıca üniversiteler dışında bürokraside çalışan 487 kişiye de ulaşıldığını belirten Özcan, bu kişilere üniversiteye dönmeleri için öneri götürmeye hazırlandıklarını bildirdi. Aynı sorunun çözümü için sağlıklı ve çalışabilir durumda olan öğretim üyeleri için emeklilik yaşını 67'Den 72'ye çıkardıklarını da belirten Özcan, bir diğer alanda yaptıkları ciddi çalışmanın da mesleki ve teknik eğitimin yeniden yapılandırılması ve ülkenin ihtiyacı olan teknik elemanların yetiştirilmesine olanak sağlanması olduğunu kaydetti.

Bu amaçla meslek yüksek okullarındaki 2 yıl, 4 sömestrlik eğitimi 2 yıl 6 sömestre çıkardıklarını belirten Özcan, sözkonusu okullara girişin de sınavlı duruma getirildiğini de ifade ederken, ''Teknik eğitimin eskiden olduğu gibi yeniden prestijli duruma getirilmesini amaçlıyoruz'' dedi.

Bir diğer yeniliğin de teknoloji fakültelerinin kurulması olduğunu, buralarda uygulama mühendislerinin yetiştirildiğini anlatan Özcan, eğitim fakültelerini kapatarak bunların teknoloji fakültelerine dönüştürülmesinri sağlayacaklarını dile getirdi.

AKADEMİK BAŞARI

Genç araştırma görevlilerinin üniversitelere girişleriyle ilgili olarak artık herşeyin tamamıyla akademik başarıya endekslenmesini istediklerini belirten Özcan, bu konuda yapılan ve kimi eleştirilere hedef olan değişikliklerin bugüne dek yaptıkları şeylerin en iyisi olduğunu, 10 yıl sonra herkesin gelip ellerini sıkacağını söyledi.

''Bundan sonra üniversitelerde gerçekten kabiliyetli olanlar görev yapacak'' diyen Özcan, aynı biçimde doçentlik sınavlarında da öznelliği ortadan kaldırmayı istediklerini bildirdi.

Üniversite giriş sınavlarının da yeniden iki kademeli duruma getirildiğini, böylece bir öğrencinin tüm kaderinin 190 dakikalık tek bir sınava bağlanmasını önlemeyi ve ilgi alanları doğrultusunda hizmet veren çağdaş bir sınav sistemini oturtmayı hedeflediklerini anlatan Özcan, uygulanan yeniliklerin üniversite kapısındaki yığılmayı azaltması durumunda sınavı gelecekte daha da düzgün yapabilecek duruma gelebileceklerini kaydetti.

Özcan ayrıca, bir diğer isteklerinin de cumhuriyet dönemi boyunca başarılamayan İngilizce eğitimini rayına oturtmak olduğunu belirtirken, 2.5 milyon üniversite öğrencisi ve daha alt kademelerde eğitim gören 22 milyon öğrencinin dil öğrenmek konusunda sorunları bulunduğuna dikkati çekti.

Bu konuda ellerindeki en önemli silahın uzaktan eğitim silahı olduğuna işaret eden Özcan, bunun yanısıra her tatil döneminde anadili İngilizce olan kişilerin öğrencilerle biraraya getirilmesiyle gayet doyurucu sonuçlar alabileceklerine inandıklarını anlattı.

Özcan, bu konudaki pilot çalışmaların 3 üniversitede başlatılacağını, başarılı olunursa tüm üniversitelere yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini kaydetti.

''KİMSEYİ GERİ ÇEVİRMEYİZ''

Yurtdışında eğitim gören Türk bilim adamlarına ülkenin gerçekten ihtiyacı bulunduğunun altını çizen Özcan, bu durumda olup Türkiye'ye dönen hiç kimseyi sevseler de sevmeseler de geri çivermeyeceklerini de belirtti ve ''Kimseye hayır diyecek durumda değiliz, memleketin hepinize ihtiyacı var. Sizden ülkenize bu yardımı yapmanızı beklmiyoruz'' diye konuştu.

Özcan, daha sonra soruları yanıtladı.

Araştırma görevlisi kadrosunun alınmasıyla ilgili nesnel ölçütlerin nasıl uygulanacağı yolundaki bir soru üzerine Özcan, ''Bizim yaptığımız değişiklik öncesinde hiçbiriniz ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi gibi okullara giremezdiniz. Şimdi yapılan değişikliklerle başarılı olan her öğrenci gerçekten başarılıysa Türkiye'de bir üniversiteye girecek. Bu bir devrimdir. Oraya geldiğinizde ne olduğunu anlayacaksınız. Şimdi Üniversitelere giriş bir 'yiğitler harmanı'na döndü. Başarılı olan girecek. Ülkemizin önümüzdeki 20 yılında yapılan en iyi iş budur'' dedi.

Denklik konusunda mükemmel işler yaptıklarını, akredite kitaplarında adı geçen üniversitelerden mezun olanların denkliğinin hemen verildiğini belirten Özcan, üniversitelerde işe gireceklerle ilgili bir başka soruyu yanıtlarken de, ''İşe yaramayanların üniversitelere girmesi bundan sonra hayal. Yeterli birikime sahip olmayıp da üniversiteye giren bir kişiyi gösterin ne isterseniz yapmaya hazırım'' diye konuştu.

Salondaki gençlerin mecburi hizmet atamaları gibi özel durumlarıyla ilgili sorunlarını da dinleyen Özcan, eğitim gördüğü alanda bölüm bulunmayan Harran Üniversitesi'nde mecburi hizmet yapması göngörülen bir öğrenciye de, ''sen gelene kadar mutlaka bölümünü açacağım. Seni YÖK Başkanı'na bunu söylediğine pişman edeceğim'' diye espri yaptı.

Özcan, yurtdışında eğitim gören erkek öğrencilerin yurda dönüşlerinde önlerine çıkan askerlik sorununun nasıl çözülebileceği sorusu üzerine de bu konuyu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesiyle görüştüğünü, ancak onların kendisine ordunun asker ihtiyacını ve bu konudaki güçlüklerini hatırlatarak yanıt verdiklerini söyledi.

Özcan, erkek öğrencilere bir an önce askerlik görevlerini yerine getirmelerini tavsiye ederken, bundan sonra öğretim üyelerine performanslarına göre maaş ödenmesi için bir ödül sistemi getireceklerini, bu biçimde öğretim üyelerinin maaşları kadar bir parayı kazanma olanaklarının ortaya çıkacağını anlattı. Bu paranın çalışana verileceğini de belirten Özcan, konuyla ilgili çalışmanın 2 aya dek sonuçlandırılacağını, bunun ardından akademisyenliğin cazip duruma geleceğini vurguladı.

Gençler Fikrini Savunamıyor

Bağımsız Eğitimciler Sendikası tarafından Pi Grup�a yaptırılan araştırmada, Türk gençleri ile ilgili ilginç sonuçlar ortaya çıktı.

Bağımsız Eğitimciler Sendikası tarafından Pi Grup'a yaptırılan araştırma, Türk gençlerinin büyük bölümünün kendi işinin patronu olmayı planlamadığını ortaya koyarken, gençlerin iş kurmayı ve yürütmeyi �imkansız� ya da �çok zor� olarak değerlendirdiğini de gözler önüne serdi.

Araştırma, gençlerin, karşı cins ile ilişkide reddedilme korkusu yaşarken en fazla, beğenilme ve sevilme konularından tedirgin olduğunu da ortaya çıkardı.
Bağımsız Eğitimciler Sendikası (BES) tarafından Pi Grup'a yaptırılan araştırma, Türk gençlerinin büyük bölümünün kendi işinin patronu olmayı planlamadığını ortaya koyarken, gençlerin iş kurmayı ve yürütmeyi �imkansız� ya da �çok zor� olarak değerlendirdiğini de gözler önüne serdi.
BES tarafından Pi Grup'a yaptırılan �Gençlik ve Gelecek Araştırması� Türk gençliğinin geleceğe yönelik beklentilerini ve kendine olan inancını ortaya koydu. Araştırmaya, 1719 genç arasında yapılırken, yüzde 46.7'sini bayanlar oluşturdu. Araştırmaya katılanların yüzde 57.4'ünü 18-24 yaş arası, yüzde 42.6'sını ise 25-30 yaş arası gençlerden oluştu. Gençlerin yüzde 22.7'si üniversite, yüzde 66.3'ü lise, yüzde 3.5'i lisansüstü, yüzde 7.5'i ise ilkokul mezunlarından oluştu.
Araştırmaya göre, Türk gençlerinin yüzde 70.93'ü kendisine güvenirken, yüzde 11.32'si güvensiz, yüzde 17.85 ise bu konuda kararsız. Eğitim sisteminin �kendi kendime yeterim duygusu� aşıladığına inananların oranı ise yüzde 19.58 olurken, yüzde 66.51'i ise inanmıyor. Bu konuda fikri olmayanların oranı ise yüzde 13.91'i buluyor.
Gençlerin yüzde 70.43'ü okulda, işte ve diğer ortamlarda fikirlerini rahatça dile getirdiğini belirtirken yüzde 16.51'i rahatça açıklayamadığını belirtiyor. Bu konuda da kararsızların oranı yüzde 13.06'yı buluyor.

TÜRK GENCİ FİKRİNİ SAVUNMUYOR

Araştırmaya göre, Türk gençlerinin yüzde 44.80'i bir fikri savunduğunda yalnız kaldığını görse dahi fikrini savunmaya devam ederken, yüzde 33.64'ü savunmaktan vazgeçiyor. Yüzde 21.56'sı ise bu tür bir durumda ne yapacağını bilmiyor.
Gençlerin yüzde 30.23'ü ise herhangi bir konuda karar alırken her şeyi kaybetme riskine girebileceğini belirtirken, yüzde 55.09'u riske girmiyor. Bu konuda da kararsız olanların oranı yüzde 14.68 oldu.
Türk gençlerinin yüzde 25.62'si bir konuda kriz yaşandığında çözüme kavuşturmak için mücadele ederken, yüzde 46.07'si gibi önemli bir bölümü ise konuyu kapattığını açıkladı. Bu tür bir kriz ortamında kararsız olan gençlerin oranı ise yüzde 28.31'i buldu.

GENÇLER �MADDİ GÜCE� İNANIYOR

Türk gençleri bir kişinin kuvvetli bir özgüvene sahip olabilmesi için maddi güç ve bilgi birikimi olması gerektiğine inanıyor. Gençlerin yüzde 19.01'i kuvvetli özgüven için maddi güç olması gerektiğine inanırken, yüzde 15.15'i bilgi birikimi olması gerektiğini, yüzde 12.94'ü güçlü aileye ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Liderlik vasfına ihtiyaç olduğuna inananların oranı yüzde 12.06 olurken, yüzde 11.02'si cesarete inanıyor. Gençlerin yüzde 8.55'i ise bu konuda da kararsız.
Araştırmaya göre gençlerin yüzde 57.69'unun ailesi, çocuklarının aldığı kararları genelde desteklerken, yüzde 31.04'ünün ailesi ise desteklemiyor. Gençlerin yüzde 74.12'sinin arkadaş çevresi ise aldığı kararları desteklerken yüzde 19.4'ünün arkadaş çevresi fikirlerini desteklemiyor.

GENÇLER, KARŞI CİNSE BEĞENİLME VE SEVİLME KORKUSU YAŞIYOR

Araştırma, genlerin karşı cinse yönelik olarak özellikle beğenilme ve sevilme korkusu yaşadığını da ortaya koydu. Gençlerin yüzde 27.95'i karşı cinsle arkadaşlık kurarken en çok sevilip sevilmeyeceği yönünde tedirgin olurken, yüzde 26.04'ü ise karşı cinsin isteklerini karşılama konusunda tedirgin oluyor. Yüzde 20.48'i beğenilme korkusu yaşarken, yüzde 14.95'i ise bir sorun yaşanıp yaşanmayacağından korku duyuyor.
Araştırmaya göre, gençlerin yüzde 37.67'si ise karşı cinsle ilişkilerinden reddedilme korkusu yaşıyor. Reddedilme korkusu olmayan gençlerin oranı yüzde 48.55 olurken yüzde 13.78'i ise bu konuda kararsız.

GENÇLER, BAŞARILI OLMAK İÇİN İŞ FİKRİ VE SERMAYEYE GÜVENİYOR

Araştırmaya göre, gençler iş kurmak ve başarılı olmak için iş fikrine ve sermayeye ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Gençlerin yüzde 35.56'sı iş kurmak ve başarılı olmak için en önemli unsurun iş fikri olduğunu, yüzde 23.20'si sermaye olduğunu, yüzde 15.01'i tanıtım ve reklam, yüzde 11.82'si ise planlı ve sıkı çalışma olduğunu belirtiyor. Yüzde 10.29'u özgüvene ihtiyaç olduğunu kaydederken yüzde 4.12'si ise hazır müşteriyi en önemli unsur olarak görüyor.
Buna karşın gençlerin yüzde 67.93'ü ilgilendiği bir konuda dünyadaki ve Türkiye'deki gelişmeleri takip etmezken, takip edenlerin oranı ise sadece yüzde 15.66'da kaldı.

GENÇLER PATRONLUĞU DÜŞÜNMÜYOR

Araştırmaya göre, gençlerin büyük bir bölümü şimdi veya gelecekte patron olmayı düşünmüyor. Gençlerin yüzde 30.71'i patron olmayı düşündüğünü belirtirken yüzde 57.57'si ise patron olmayı ne şimdi ne de gelecekte hiç düşünmüyor. Gençlerin yüzde 11.72'si ise kararsız.
Gençlerin yüzde 32.06'sı sıfırdan bir iş kurmayı �çok zor� olarak görürken yüzde 23.17'si ise �imkansız� olarak değerlendiriyor. Yüzde 19.08'i �olabilir� diye düşünürken, yüzde 11.15'i yapabileceği tek şeyin sıfırdan bir iş kurmak olduğunu belirtiyor. Bu konuda kararsız olanların oranı da yüzde 14.54'ü buluyor.
Gençlerin yüzde 70.18'i ise başka bir ülkede yaşasaydı daha aktif olacağını ve konumunun daha iyi olacağını düşünüyor.

0-6 Yaş Altın Yıllar

"Çocuklarımızı kendi anne babamızdan gördüğümüz yöntemlerle terbiye etmemiz çok zor. Bugünün çocuklarına bugünün diliyle hitap etmek gerekiyor."
"Çocuklarımıza sözümüzü dinletemiyoruz, her şeye itiraz ediyor, hiçbir kurala uymak istemiyor.." gibi birçok şikâyeti ebeveynlerden duymak mümkün. Mehtap TV'de Küçük Adımlar programını hazırlayıp sunan uzman psikolog Ferhat Çelik, "Çocuklarımızı kendi anne babamızdan gördüğümüz yöntemlerle terbiye etmemiz çok zor. Bugünün çocuklarına bugünün diliyle hitap etmek gerekiyor." diyor.

Çocuklarını incitmeden, doğru bildiği değerlere göre hayata hazırlamak isteyen aileler, sorunlarına çözüm bulmak için yerli ve yabancı kaynak kitaplara, çocuk psikologlarına ve pedagoglara başvuruyor. Mehtap TV'de Küçük Adımlar programını hazırlayıp sunan uzman psikolog Ferhat Çelik de izleyicilerin çocuklarla ilgili sorularını cevaplıyor. Her çocuğa ve aileye özel çözümlerin üretilmesi gereken bu alanda genelgeçer cevaplar vermek zor olsa da temel bir ilkeden söz ediyor Ferhat Çelik: "Çocuklarımızı kendi anne, babamızdan gördüğümüz yöntemlerle terbiye etmemiz çok zor. Bugünün çocuklarına bugünün diliyle hitap etmek gerekiyor." Çünkü, çocuğu bir şey anlamaz, aklı ermez sayan, fikirlerini sormayan, duygu dünyasını önemsemeyen, 'dur' deyince duracak, 'koş' deyince koşacak, söz dinlemezse en ufağından kulağı çekilerek zorlanacak bir varlık olarak gören anlayışın, çocuğun kişiliğine zarar verdiği artık bir gerçek.

Çocukların etkileneceği olumlu ve olumsuz uyaranların eski zamanlara göre çok fazla olduğuna dikkat çeken Ferhat Çelik, şöyle konuşuyor: "Dünü tamamen terk edelim demiyorum. Oradan alacağımız değerler var ama almayacaklarımız da var. Bizim kuşağımız nispeten aile ve mahalle içinde korunarak büyüdü ama bugün onlarca web sayfası, TV kanalları, sanal oyunlar var. Berber amcasının arkadaşıyla yaptığı muhabbet, bindiği servis aracında çalan radyodaki sunucunun kullandığı ifade bile çocuğu etkiliyor. Küçük, önemsiz görünen bir şey çocukların dünyasında çok büyük tesirler yapabiliyor. Çocuğun zihnine bir tohum gibi atılan olumlu ya da olumsuz her şey bir gün mutlaka ortaya çıkıyor."

Ferhat Çelik'in çocuk terbiyesinde ailelere önerdiği temel kurallardan biri model olmak, diğeri ise okulöncesi dönemi çok iyi değerlendirmek. Zaten, Çelik'e göre, aileler her ne kadar çocuklarıyla sorunlarını anlatsa da, asıl problem yine kendilerinden kaynaklanıyor. Yanlış anne-baba tutumları, hatta ebeveynlerin kendi içlerindeki kişisel açmazları çocukların davranışlarında sorun olarak neticeleniyor. Çözüm ise elbette önce ebeveynin kendi davranışlarını ve olaylara bakış açılarını düzeltmesinden geçiyor. Çocuk için en önemli öğrenme yolunun model alma olduğunu belirten Çelik, "Anne-baba çocuktan ne yapmasını istiyorsa, nasıl davranmasını istiyorsa onu yapacak. Terbiyenin ilk şartı budur. Öğrenmenin yüzde doksan yolu modeldir. Disiplin, söz dinlememe, inatçılık sorunlarında karşımıza model eksikliği, anne-baba davranışları arasında tutarsızlık ve eski bilgilerin iş yapmaması çıkıyor. Kendimizden referans alıyoruz. Babamızın bize davrandığı gibi yapıyoruz ama çocuğumuzun dünyası bizden farklı. Bugün anne babaların daha donanımlı olması gerekiyor." diyor.

Okulöncesi 0-6 yaşlara 'altın yıllar' diyen Çelik, ebeveynlerin bu dönemin kıymetini yeterince bilmediğini iddia ediyor. Vicdan mekanizmasının gelişmesi, paslanmaması için bu yaşların model olunarak çok iyi değerlendirilmesini isteyen Ferhat Çelik, "Çocukların buna ihtiyacı var. Bu dönemde beyin hücreleri arasında bağ kurulur. Kavram repertuvarı gelişir, çocuğun zekâ altyapısı gelişir. Zekâ doğuştandır ama bir kısım da o potansiyeli geliştirme adına yetişkinin işlemesidir. İşlenmezse pas tutar." diye konuşuyor.

Ferhat Çelik, birçok ebeveynin çocuğunu nasıl terbiye edeceğini, istediği davranışları onun dünyasına nasıl yerleştireceğini bilmediğini söylüyor. Örneğin, aile çocuklarına evde ödev yaptıramamaktan şikâyetçi. Yapılan görüşmede ise ailenin çocuğuna ödev yaptırma yollarını, motive etmeyi, evde çalışma ortamı hazırlamayı ve günlük program oluşturmayı çok fazla bilmediği ortaya çıkıyor. Ayrıca, çocukların yaş özelliklerine göre davranışlarının neler olduğu da pek bilinmiyor. Bu yüzden, 4 yaşında bir çocuktan daha olgun davranışlar beklenebiliyor.

Eğitim Fuarları Başlıyor

Yurtdışında eğitim almak isteyenler için 100'den fazla okulun katılacağı eğitim fuarları başlıyor.
Yurtdışında üniversite, master, sertifika, lise veya dil eğitimi almak isteyenler için 100'ün üzerinde saygın okulların katılacağı Akare Yurtdışı Eğitim Fuarları düzenleniyor. 30 Nisan'a kadar sürecek olan fuar, Kıbrıs, İstanbul, Adana ve Antalya'da gerçekleşti.

Bugün Ankara Sheraton Otel'de 14.00-19.00 saatleri arasında düzenlenecek fuar, 30 Nisan'da da İzmir Hilton'da gerçekleşecek. Ücretsiz organizasyonla, yurtdışında eğitim görmek isteyenlere direk bilgi almalarının kolaylığı sağlanıyor.

Festival 2 Mayıs'ta Başlayacak

Anadolu Üniversitesi Sinema Kültürünü Geliştirme Birimi ve öğrencilerin gönüllü çabalarıyla gerçekleştirilecek festival başlıyor.

Anadolu Üniversitesi Sinema Kültürünü Geliştirme Birimi ve öğrencilerin gönüllü çabalarıyla gerçekleştirilecek festival, 2 Mayıs'ta A.Ü Sinema Anadolu'da yapılacak açılış töreniyle başlayacak. Festivalin bu yılki onur konukları olarak belirlenen sinema sanatçıları Ekrem Bora ile Nebahat Çehre'ye ödülleri verilecek. Festivalin 'Sinemaya Emek' ödülünün bu yılki sahibi ise Yeşilçam emektarı yapımcı Necip Sarıcı oldu. Etkinlik kapsamında 'Sinema Kültürüne Katkı Ödülleri' adı altında açılan yarışmada 'En İyi Sinema Kitabı', 'En İyi Sinema Makalesi' ve 'Televizyonda Yayınlanan En İyi Sinema Programı' ödüllendirilecek.

ÖSS'ye Hipnoz Ederek Hazırlıyor

Hipnoz uzmanı Dr. Nihat Uysal, ÖSS, SBS gibi sınavlara hazırlananları hipnoz seanslarıyla sınava hazırlıyor.

Hipnozun insanın beyninde bulunan birçok pencereden birinden içeri girerek çeşitli telkinlerde bulunmak olduğunu belirten Dr. Nihat Uysal, "Bu telkinler sayesinde hayati öneme sahip şeyleri hipnoz olanlara dikte ediyoruz. Yani bu duruma bilinçli bir bilinçsizlik hali diyebiliriz. Kişinin korkularından yavaş yavaş ayrıştığını telkin ediyoruz. Bu korkular sınav korkusu olabilir, heyecan olabilir, yanlış yapacağım kaygısı olabilir. Biz seanslarımızda bu korkuları birer uçan balona koyup uçuruyoruz ve bu balonlar uçtukça kişideki korku, kaygı gibi duygular yavaş yavaş azalıyor" dedi.

Kendisine en çok gençlerin başvurduğunu da dile getiren Nihat Uysal, "Gençlerin gelme sebebi ise SBS, ÖSS, KPSS gibi sınavlara girmeden önce korku ve kaygılarını yok etmek. Biz bu gençlere yaptığımız seanslarda bu sınava binlerce kez girdiklerini söylüyoruz ve hipnozla bu sınavları kendisine tekrar yaşatıyoruz. Sınava girmeden 3-4 seans önce bu telkinleri veriyoruz ki kişi sınava girdiğinde korkuya kapılmasın. Örneğin bu telkinlerimizle öğrencinin soruyu ve doğruyu görme oranını 10'a katlayabiliyoruz. Bu sayede soruyu bütün halde görebiliyor ve doğru cevabı daha kolay bulabiliyor" şeklinde konuştu.

Hipnozla başarı oranının yüzde 95-98 seviyelerinde olduğunun da altını çizen Uysal, "Örneğin 7. sınıf öğrencisi bir kızımız geldi. Sınava girdiğinde herkesin korkudan ağladığını ancak kendisinin daha önce bu sınavı yaşadığını ve bu nedenle çok sakin olduğunu anlattı. Çünkü biz kendisine hipnozla bu sınavı daha önce yaşattık. Böyle öğrenciler teşekkür için sonradan bana çok geliyor. Ama şunu belirtmek isterim hipnoz olmayan bilgiyi artırmaz. Sadece olanı yüzeye çıkarır" şeklinde ifade etti.

İlköğretim Ders Programlarına Kısmi İptal

Danıştay 8. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Talim ve Terbiye Kurulunun, ilköğretim Türkçe dersi programının değiştirilmesine ilişkin 115 sayılı kararının 1, 2, 4 ve 5. sınıflara yönelik kısmı ile ilköğretim Hayat Bilgisi dersi programının değiştirilmesine ilişkin 116 sayılı kararını iptal etti.
Bir öğrenci velisi, Talim ve Terbiye Kurulunun (TTK) ilköğretim Türkçe, Matematik, Sosyal Bilimler, Fen ve Teknoloji ile Hayat Bilgisi dersleri öğretim programlarını değiştiren 12 Temmuz 2004 tarihli 114, 115, 116, 117 ve 118 sayılı kararlarının iptali istemiyle Danıştay´da dava açmıştı.
Danıştay 8. Dairesinin istediği bilirkişi incelemesinin sonucunda hazırlanan raporda, Sosyal Bilgiler 4 ve 5. sınıf ders kitaplarıyla, Fen ve Teknoloji 4 ve 5. sınıf ders kitaplarının Anayasaya, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, Atatürk ilke ve inkılaplarına, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırılıklarının bulunmadığı görüşü bildirildi.
Raporda ´´Hayat bilgisi 1, 2 ve 3. sınıf ders kitaplarının vatan sevgisi ve demokrasi kültürü yönünden zayıf ve yeni ilköğretim programının geliştirilmeye muhtaç olduğu sonucuna ulaşıldığı´´ belirtildi.
Raporda, Türkçe, 1 ve 2. sınıf ders kitaplarının ´´önerilemeyeceği´´, 4. sınıf ders kitabının ´´uygun nitelikte metinlerle değiştirilmesi ve kitapta saptanan yanlışların düzeltilmesi, eksikliklerin giderilmesi halinde ders kitabı olarak önerilebileceği´´, 5. sınıf Türkçe ders kitabının ´´yanlışlıklarının düzeltilmesi ve eksikliklerinin giderilmesi koşuluyla ders kitabı olarak önerilebileceği´´ görüşüne yer verildi.

ÖSS´ye Hazırlanan Öğrencilere "yazılı izin" Verilecek

Öğrenci Seçme Sınavı’na (ÖSS) hazırlanan lise son sınıf öğrencileri, bu yıla özgü, sağlık raporu yerine velilerin yazılı izin talebi doğrultusunda toplam 25 güne kadar izin kullanabilecek.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik valiliklere gönderdiği "Özürlü devamsızlık" konulu genelgede, ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, özürlü devamsızlıkları ile ilgili yönetmelik hükümlerinin uygulanmasında tereddüte düşüldüğü yönünde Bakanlığa bilgiler geldiğini belirtti.
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme ve Sınav Yönetmeliği’nin okula devamsızlık ile ilgili 40. maddesine işaret eden Çelik, söz konusu maddenin (b) bendinde; "Ders yılı içinde toplam 20 gün özürsüz olarak devam etmeyen öğrenciler notları ne olursa olsun başarısız sayılır" ve (c) bendinde; "Özürlü ve özürsüz devamsızlıklar ile okul yönetimince verilen izinlerin toplamı 45 günü aşamaz.
Kaza, ölüm, doğal afet, yangın, gözaltına alınma, tutuklanma ve uzun süreli tedaviyi gerektiren hastalık
nedeniyle yapılan devamsızlıkların özürlü devamsızlıktan sayılabilmesi için, özrün resmi kurumdan alınacak belge veya resmi/özel sağlık kurum veya kuruluşlarınca düzenlenecek raporla belgelendirilmesi ve özrü takip eden 5 iş günü içinde okul yönetimine bildirilmesi gerekir" hükümlerinin yer aldığını anımsattı.
Çelik, genelgede şunları kaydetti: "Ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören son sınıf öğrencilerinin, yıl
boyu yoğun bir çalışma temposu göstererek ÖSS’ye hazırlandıkları göz önünde bulundurularak, sınav
streslerinin azaltılması, derslere motivasyonlarının sağlanması ve sınavlara psikolojik olarak daha rahat
girmeleri amacıyla bu yıla mahsus olmak üzere (c) bendinde belirtilen özürlerin yanı sıra öğrenci velisinin okul müdürlüğüne yazılı olarak başvurması halinde beyan edeceği sürenin de özürlü devamsızlıktan sayılması, öğrenci ve velilerine moral kazandıracaktır."
MEB yetkilileri, öğrencilerin "sahte" gerekçelerle rapor almalarının önlenmesi amacıyla böyle bir uygulamaya gidildiğini belirterek, velilerinin yazılı başvurmaları kaydıyla öğrencilere toplam 25 güne kadar izin verilebileceğini, bu sürenin "özürlü izin" olarak sayılacağını ifade ettiler.
Öğrencilerin özürsüz olarak 20 gün okula devam etmeme hakkı bulunduğunu anımsatan yetkililer, "özürlü" ve "özürsüz" devamsızlıkların toplam 45 günü geçmeyeceğine işaret ettiler.

KPSS başvuruları 8 Mayıs´a kadar

2009-KPSS başvuruları bugün başladı. 2009-KPSS, lisans düzeyinde sadece A grubu ve öğretmenlik kadroları için 27-28 Haziran 2009 tarihlerinde Cumartesi günü sabah ve öğleden sonra, Pazar günü sabah ve öğleden sonra olmak üzere dört oturumda yapılacak.
Başvurular 8 Mayıs’a kadar yapılabilecek. 2009-KPSS sonuçları B grubu kadrolar için kullanılmayacak. Bu
nedenle 2009-KPSS’ye, sadece A grubu (Başbakanlık, bakanlıklar, bunların müsteşarlık, başkanlık ve bağımsız genel müdürlük düzeyindeki bağlı ve ilgili kuruluşları ile bağlı ortaklıklarındaki özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle girilen ve belirli bir yetişme programı sonrası yeterlik sınavına tabi tutulan mesleklere ilişkin kadro ve görevler ile il özel idareleri ve belediyelerin teftiş kurulları) ve öğretmenlik kadrolarına atanmak isteyen lisans mezunları ile bir lisans programından mezun olabilecek durumdaki adaylar girebilecekler.
Sınava başvurular, 8 Mayıs 2009 tarihine kadar yapılabilecek. Başvurular, ÖSYM sınav merkezi
yöneticiliklerinin ve belirli ortaöğretim kurumlarının açacakları başvuru merkezlerince yürütülecek.
2009-KPSS, sonuçları sadece A Grubu ve öğretmen kadroları için, sınava tarihinden itibaren iki yıl geçerli olacak. Başvuru merkezleri ÖSYM’nin ”www.osym.gov.tr” internet adresinde yayınlanacak.

25 Nisan 2009 Cumartesi

Neden e-meslek yüksekokulu?

Türkiyenin genel eğitim sorunlarının çözümü ve iş dünyasının dünya ile rekabet gücünün arttırılması, mesleki ve teknik eğitim alanındaki sorunların çözümünden geçiyor.

Bu sebeble günümüz ekonomisinde Türkiye'de mesleki ve teknik eğitime verilen önemin gittikçe arttığı, nitelikli ara personel olarak iş bulma oranının oldukça yüksek bir oranda seyrettiği görülüyor. Artık zamanımızda Meslek Yüksekokulları sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerine yeterli bilgi ve beceri ile donanmış ara eleman yetiştirmeyi hedefleyerek, kendilerini ekonominin gelişimindeki en önemli anahtarlardan biri olarak konumluyor.

Sanayileşmiş illerdeki Meslek Yüksekokullarının sayısı, bu illerdeki Kurumlar Vergisi faal mükellef sayılarıyla karşılaştırıldığında yetersiz kalmaktadır. Bu da programlara başvuracak öğrenciler için bir kısıtlama getirmektedir. Ayrıca öğrenciler; ilçe ve beldelerdeki Meslek Yüksekokullarının bulundukları yerlerde, barınma ve sosyal yaşamları ile ilgili birtakım sorunlarla karşılaşmaktadır. İnternet üzerinden uzaktan eğitim teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilen eğitimler tüm ülke genelinde istenilen kalitede, öğrencilerin eğitim almasına imkan vermektedir. Uzaktan eğitim teknolojilerinden ilk kez yararlanan T.C. Maltepe Üniversitesi;çağdaş eğitimin gereklerine uygun YÖK onaylı, zaman ve mekandan bağımsız e-MYO programları, öğrencilere Meslek Yüksekokulları'nın taşımak istedikleri misyon ile uyumlu bir eğitim sunmaktadır.

SANAL SINIFLARDA ÇAĞDAŞ EĞİTİM ...

T.C. Maltepe Üniversitesi e-MYO programları, tamamı seslendirilmiş ve grafik animasyonlarla güçlendirilmiş anlatım formatındaki derslerden oluşan alışageldik e- Öğrenim yöntemlerinden farklı olarak, haftanın belirli saatlerinde öğretim üyeleriyle derse kayıtlı tüm öğrencilerin internet üzerinden bir araya geldiği ve interaktif iletişime girilebilen sanal sınıflar da çağın gerektirdiği modern teknoloji ile eğitim veriyor. Bu yöntemle öğrencilerin konsantrasyon, anlama ve öğrenme oranları artarken, işlenen derslere de dönem sonuna kadar internet üzerinden erişilebiliyor. e- MYO öğrencilerine sunulan hizmetler arasında 7 gün 24 saat kesintisiz Danışma Hattı ve mesai saatleri içerisinde ulaşılabilen Online Yardım Masası da yer alıyor. e- MYO programında öğrenciler tüm sınav, test ve ödevlerini de internet üzerinden gerçekleştiriyor.

T.C.MALTEPE ÜNİVERSİTESİ e-MYO PROGRAMI İLE KARİYERİNİZDE BİR ADIM ÖNDESİNİZ

Türkiye'nin 81 ile yayılma hedefi ve “engel” tanımayan, evrensel ölçülere uygun, yenilikçi eğitim anlayışına sahip e-MYO' da İşletme, Muhasebe, Bilgisayar Teknolojileri ve Programlama bölümleri ülke genelinde üniversite eğitimi almak isteyen geniş bir kitleye hitap ederek ülkemizin eğitim seviyesini yükseltmek adına büyük bir adım oluşturuyor. Programlar, çalışanlara, çalışmak zorunda olanlara, yaşadığı şehirde herhangi bir Meslek Yüksek Okulu bulunmayanlara eğitim fırsatı tanıyor. Türkiye'nin dört bir köşesindeki öğrencilerin kaliteli ve çağdaş eğitim alabilmesi için oluşturulan program ile eğitimini tamamlayabilen kişiler maddi manevi pek çok sorumluluğu da en aza indirmiş oluyorlar. T.C. Maltepe Üniversitesi, Element Eğitim Teknolojileri A.Ş.'nin çözüm ortaklığı ile 2006-2007 Akademik Yılından itibaren T.C. Yükseköğrenim Kurulu onaylı e- MYO “İşletme”, “Muhasebe” ve “Bilgisayar Teknolojisi ve Programlama” bölümleri; teknolojinin gelmiş olduğu en üst düzey standartlarla eğitimlerini başarılı şekilde yürütmektedir. Programların senelik ücreti 2.800 YTL. olup, peşin ödemelerde %10 indirim, taksitli ödemelerde%25'i peşin geri kalan 8 eşit takside bölünmektedir.

Devlet okulu Çanakkale Belgeseli hazırladı

İstanbul Ümraniyede bulunan Erkut Soyak Lisesi Türkiyede bir ilki gerçekleştirerek, öğretmen ve öğrencilerle, Uyanış isimli Çanakkale Belgeseli hazırladılar.

YAPIM HAKKINDA
“Uyanış” isimli belgesel Çanakkale Savaşı’nın yaşandığı yerlerde Erkut Soyak Lisesi öğrenci ve öğretmenlerince çekildi. Çekimleri yaklaşık altı ayda Çanakkale ve İstanbul’da tamamlanan “Uyanış” lise ölçeğinde çalışıldığı ve hiçbir profesyonel yardım alınmadığı düşünüldüğünde üzerinde durulması gereken bir çalışma. Zira çekimden – seslendirmeye her yönüyle okula, dolayısıyla öğretmen ve öğrencilere ait bu eser; gençlere imkân verildiğinde neler yapabileceklerinin adeta delili. Çalışma sade bir tarih anlatımı olmanın ötesinde duruyor.


FİLMİN KONUSU

Ömer adlı liseli genç yaşadıklarının ardından tarihin önemini kavrıyor. Geçmişe doğru bakması gerektiğine hükmediyor. Biz de onunla birlikte Gelibolu’ya gidiyor, karargâhta nöbet tutuyor, siperlerde dolaşıyor, seyit onbaşının tek tayınlık sofrasında oturuyor, düşmanına yardım eden askerimizi selamlıyor, 57. alay şehitliğinde bulunuyor, liseli gençlerin cepheden yazdıkları hasret dolu mektupları okuyor, koluna Türk bayrağı dövmesi yaptıran Anzaklı askeri tanıyor adeta o savaşa ve yaşananlara yakından tanık oluyoruz.


YÖNETMENİN NOTU
Ben ve mesai arkadaşlarım çok keyif aldık. Öğretmenlik yaşamımda ayrı bir yeri olacaktır. Çıkış noktamız fırsat verildiğinde gençlerimizin neler yapabildiğini göstermekti. Bizler sadece rehberlik ettik. Amacımız birlik beraberlik içinde olduğumuzda elde edebileceğimiz başarıyı göstermektir. İmkânlar ne olursa olsun.

KÜNYE:

Yapımcı: Erkut Soyak Soyak Lisesi Yönetmen: Aykan Köse
Senaryo: Melikşah Cihan, Aykan Köse, Muharrem Çiçek
Oyuncular: Emre Yüksel(Ömer), Hasan Yokuş(Gazi), Şevki Kamburoğlu (Emeklidoktor), Mikail Taşcı (Doktorun Gençliği),Gülalitayanç (Anzaklı ),Canberk Akçiçek (Seyitonbaşı) Muratkaya (Komutan-Tercüman),Bahadırkurt(Asker) Hakan Şimşek (Mektup),Hatice Lazut (Asker Annesi) Safa Ergün (Asker

FRAGMAN

http://vimeo.com/3577723

http://video.yahoo.com/search/?p=erkutsoyak

GALA GECEMİZ

17 Mart 2009 Salı günü saat 19:00 da Ümraniye Belediyesi Konferans salonunda gösterime giren UYANIŞ adlı kurgu belgeseli büyük ilgi gördü.Gala gecesine İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Ahmet KOÇİBAR ve Ümraniye İlçe Milli Eğitim Müdürü İlyas TEKİN ,Şube Müdürü Gülay TURHAN birçok okul müdürü ve gazilerimiz iştirak ettiler.

Bir okulun kendi imkanlarıyla böyle bir çalışma yapmasından dolayı gurur duyduklarını dile getiren misafirlerimiz seyir esnasında duygu dolu dakikalar yaşamışlardır.

Okul öncesi eğitimde rekor başarı

Hakkari İl Milli Eğitim Müdürlüğünün girişimleri sonucunda il ve ilçelerdeki okul öncesi eğitim ve öğretime 3 bin 103 kız öğrencinin kazandırıldığı belirtildi.

Yapılan çalışmalara velilerin de duyarlılık gösterip destek olması sonucu okul öncesi eğitim ve öğretimde büyük mesafeler kaydedildi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, okul öncesi eğitimde 2007 yılında 2 bin 88 olan öğrenci sayısının 2008 yılı itibarı ile 3 bin 103'e yükseldiğini belirtti. Bir zamanlar kız çocuklarının okutulmadığı yörede büyük bir başarı sağlandığını belirten yetkililer, gelinen aşamada okula kazandırılan öğrencilerin büyük bir bölümünün kız çocuklarından oluştuğunu bildirdi.

Ek Ders Kararnamesinde Neler Var

Eğitim Bir Sen, Yeni düzenlenecek Olan ek ders Karanamesinde Bulunan Ayrıntılarla İlgli açıklamada bulundu
Toplu görüşme sürecinin başında 25-50-75 YTL olarak konuşuluyorken, Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu ve konfederasyonumuz temsilcileri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşerek, ek ödemeye ilişkin kararnamede değişikliğe gidilmiş ve en düşük ek ödeme 103 YTL olarak açıklanmıştı. Ancak yapılan bu iyileştirme idari hiyerarşide mağduriyetler oluşturmuştu.

Ek ödeme alamayanların durumunu, Konfederasyonumuz adına Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu Toplu Görüşme masasına taşımış, ek ödeme almayan yönetici ve görevlendirme öğretmenlere de iyileştirme yapılması için hükümetle mutabakata varmıştık. Eğitim-Bir-Sen olarak, bu konuda düzenleme yapılması içinde daha sonraki süreçte Maliye Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunarak, konunun takipçisi olduk.

Son olarak Maliye Bakanlığı yetkilileri ile yaptığımız görüşmede konuya ilişkin gerekli düzenlemenin yapıldığı ve Bakanlar Kurulu’na sunularak imzaya açıldığı bilgisini aldık. Bu sonucu olumlu bulmakla birlikte şeflere iyileştirme yapılmamış olmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Maliye Bakanlığı’nın şeflere de ek ödeme vermesini bekliyoruz.

Yapılacak iyileştirme şöyle:

-İl Milli Eğitim Müdür Yardımcıları, ilçe Milli Eğitim Müdürleri, Merkez ve Taşra Şube müdürleri daha önce aldığı 15 saat ek dersten 25 saate çıkarılıyor.

-İlköğretim müfettişlerinin aldığı 15 saat ek dersten 20 saate çıkarılıyor.

-Ek ödeme almayıp sadece ek ders alan yöneticilerin (şef, şube müdürleri, müfettişler…) izinli (yıllık izinler dahil), raporlu olduğu günlerde ek dersleri kesilmeyecek.

-Ek ödeme almayan görevlendirme öğretmenlere 01.06.2007 tarihinden geçerli olmak üzere ek ödeme yapılacak.

Türkiye'de 20 milyon öğrenci var

Milli Eğitim Bakanlığı MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü Ömer Balıbey, üniversite ve okul öncesiyle birlikte Türkiyede toplam 20 milyon öğrenci olduğunu belirterek, "Uzmanlar böyle bir şans her ülkeye 90 yılda bir gelir diyorlar. 90 yılda bir gelen bu şansı Türkiye Cumhuriyeti olarak çok iyi değerlendirmeliyiz" dedi.
Erzurum Öğretmenler Derneğince, Atatürk Üniversitesi (AÜ) Kültür Merkezi'nde düzenlenen programda konuşan MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü Ömer Balıbey, Türk öğretmen ve öğrencilerinin dünya konjektürüne gözlerini kapamaması gerektiğini söyledi. Türkiye'deki genç nüfusun büyük bir kazanç olduğunu da vurgulayan Balıbey, şöyle konuştu:

"Türkiye nüfusunun yüzde 55'i 16-28 yaş arası gençlerden oluşuyor. 06-20 yaş arasındaki öğrenci sayısı ise okul öncesi ve üniversite ile birlikte 20 milyondur. Uzmanlar 'böyle br şans her ülkeye 90 yılda bir gelir' diyor. 90 yılda bir gelen bu şansı Türkiye Cumhuriyeti olarak çok iyi değerlendirmeliyiz. Bu 20 milyoluk genç nüfusu çok iyi eğitmek zorundayız. Milli Eğitim Bakanlığının hedef kitlesi öğretmen ve öğrencilerimizdir. Bugün ülke genelinde 683 bin öğretmen görev yapıyor. MEB'e bağlı öğrenci sayısı ise 15 milyon."

Bu çocukların iyi bir eğitimden geçirilip, nitelikli insan olarak yetiştirilmelerinde en büyük görevin öğretmenlere düştüğünü ifade eden Balıbey, "90 yılda gelen bu şansı iyi değerlendirmek ancak öğretmenlerimizin özverili çalışmalarıyla mümkündür. Türkiye için dünya ile yarışan gençler yetiştirmeliyiz. Proje üreten fotoğrafı büyük gören küçük hesapları olmayan gençler yetiştirmek zorundayız'' şeklinde konuştu.

Öğretmenlerin yaşam kalitelerinin artırılması için çalıştıklarına da dikkati çeken Balıbey, "Bu şartlarda Milli Eğitim Bakanlığımız öğretmenlerimize verilmesi gereken her şeyi vermiştir. Ülkemizin bir bütçesi var. Bu bütçe içerisinde bunlar verilmiştir. İnşallah gelecekte daha fazla şeyler de verilecektir" dedi.

MEB'den ''Eğitim kampüsleri'' yönergesi

Milli Eğitim Bakanlığınca MEB, değişik tür ve derecedeki birden fazla okulun bir arada bulunduğu eğitim kampüslerine ilişkin yönerge hazırladı.
''Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kampüsleri Yönergesi''nde eğitim kampüslerinin nasıl kurulacağı, yönetim ve mali yapısına ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Buna göre, değişik tür ve derecedeki birden fazla okul ve kurumların olacağı kampüste bunlara bağlı pansiyon, yatakhane, yemekhane, laboratuvar, kütüphane, spor alanları, rehberlik ve sağlık ünitesi, konferans salonu, çok amaçlı salon bulunacak.

Eğitim kampüsü, ihtiyaç duyulan yerlerde valiliğin teklifi ve Bakan onayı ile kurulacak. Kampüs yönetimi, eğitim kampüsü müdürü, kampüste bulunan okul ve kurum müdürleri ile sağlık hizmetleri servisinden oluşacak. Valilik, bir il veya ilçe şube müdürünü eğitim kampüs müdürü olarak atayacak. Kampüs bünyesindeki okul ve kurumların kantin, açık alan, salon ve benzeri yerlerinden sağlanan kira gelirlerinden arz bedeli düşüldükten sonra kalan net işletme gelirlerinin yüzde 80'i okul aile birlikleri, yüzde 20'si kampüs müdürlüğü hizmetlerinde harcanmak üzere il/ilçe müdürlüğü hesabına aktarılacak.

Kampüsteki okul ve kurumların kendi binalarındaki elektrik, su, doğalgaz abonelikleri kendi adlarına yapılacak. Giderleri de okul ve kurumlar tarafından karşılanacak. Bunların dışındaki bina ve tesislere ait abonelikler ise kampüs müdürlüğü adına yapılacak ve giderleri de kampüs müdürlüğünce ödenecek. Kampüsün güvenlik, temizlik, yemek, taşıma gibi hizmetleri ise mevzuat çerçevesinde hizmet satın almak suretiyle özel sektöre yaptırılabilecek.

Eğitimde köye dönüş

Taşımalı eğitime 658.7 milyon TL ödeyen MEB faturayı küçültmek için kapalı olan köy okullarından uygun olanların açılmasını istedi..

Milli Eğitim Bakanlığı, 20 yıl önce başlayan taşımalı eğitimin yeni öğretim yılında daha ekonomik yapılabilmesi için 81 il valisini uyardı. Bakanlık valilere, belediye sınırları içerisindeki öğrencilerin taşınmaması, çocuk sayısı yeterli olan köy okullarının yeniden eğitime açılması ve Yatılı İlköğretim Bölge Okulları'ndaki boş kontenjanların doldurulması önerilerini yaptı. Bakanlık 20 yıl önce okulu olmayan köylerden şehir merkezine 305 öğrenci taşıyarak başladığı, "Taşımalı Eğitim Sistemi" nde halen yurt genelinde 80 il, 802 ilçe ve 34 bin 519 yerleşim biriminden, şehir merkezlerindeki 5 bin 851 okula 683 bin 415 çocuğu taşıyor. Devlet okula taşınan her çocuk için yıllık 679.3 TL servis ücreti ödüyor. Bu çocuklardan 595 bin 691'i de ücreti her çocuk için yıllık 326.5 TL olan öğle yemeğinden ücretsiz yararlanıyor. Bu durumda Bakanlığın 2008- 2009 öğretim yılında taşımalı eğitim maliyeti 658 milyon 736 bin TL olarak hesaplanıyor. Gelecek eğitim yılında bu bedeli düşürmeyi hedefleyen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, valiliklere gönderdiği genelgede belediye sınırları içinde kesinlikle öğrenci taşınmamasını istedi. Taşınması ekonomik olmayan yerleşim birimlerindeki öğrencilerin öncelikli olarak Yİ- BO'lardaki (Yatılı İlköğretim Bölge Okulları) boş kontenjanlara yerleştirilmesini isteyen Bakanlık, çevrede yeterli sayıda öğrencisi bulunan kapalı okul binalarının da hızla onarılarak eğitime açılması talimatı verdi.

KAPASİTEYE DİKKAT

Taşınma merkezi olarak tespit edilecek okulların, derslik-ders araç gereçleri ile öğretmen sayısının da yeterli olmasına dikkat edilmesini isteyen Bakanlık, YİBO ve ikili eğitim yapan okulların taşınma merkezi olarak seçilmesine izin verilmeyeceğini hatırlattı.

Eğitimcilerden "çocuklarımız ve şiddet" raporu

Bağımsız Eğitimciler Sendikası BES tarafından hazırlanan Çocuklarımız ve Şiddet Raporu, çocuklara yönelik psikolojik ve fiziksel şiddet konusunda Türkiyedeki eksiklikleri ortaya koyarken, yapılması gerekenler eğitimcilerin gözü ile anlatıldı.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle bir çalışma yapan Bağımsız Eğitimciler Sendikası, “Çocuklarımız ve Şiddet Raporu”nu hazırladı. Raporda, Türkiye'de son zamanlarda sokakta yaşanan şiddetin ön plana çıkmasına karşın aile içi şiddetin daha yaygın olduğuna dikkat çekildi. Aile düzeninin bozuk olmasının toplum düzeninde ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlar yaratacağına işaret edilen raporda, “Ülkemizde aile içi şiddet denince ilk önce fiziksel şiddet gelmektedir. Ancak diğer bir şiddet türü olan duygusal şiddet de uygulanmaktadır” denildi.

-“EKONOMİK OLUMSUZLUK ŞİDDETİ DOĞURUYOR”-

Eğitim oranı yüksek olan bir ailede çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimi üzerine ayrıntılı düşünülüp özen gösterildiğine dikkat çekilen raporda. Eğitim oranı düşük olan ailede ise çocuğun ruhsal durumunun göz önüne alınmadığı belirtildi.
Ekonomik nedenler düşünüldüğünde ise ekonomik durumu yüksek olan ailelerde şiddet oranının düştüğü, ekonomik durumu kötü olan ailelerde ise artış gösterdiği kaydedildi. Raporda, sürekli geçim derdinde olan ailede “stres ve sıkıntı” nedeniyle şiddet oranının arttığı vurgulandı.

-ÇOCUKLARA 5 ÇEŞİT ŞİDDET UYGULANIYOR-

Türkiye'de çocuklara yönelik olarak şiddet uygulamalarının 5 çeşit olduğu ifade edilen raporda, uygulamalar şu şekilde anlatıldı:
-“Küçük olduğu için azarlanması;
-İtilip sarsılması, göz dağı verilmesi;
-Çocuk olduğu için ikinci planda tutularak duygusal şiddete başvurulması;
-Küçük olduğu için zorla iş yaptırılması;
-Yurtlar ve yuvalarda ve aile içinde çocuklar arasında ön plana çıkma mücadelesi. Bunun sonucunda özellikle fiziksel şiddet olmak üzere duygusal şiddetin uygulanması. Yurtlarda büyüklük-küçüklük kavramlarından doğan şiddet uygulaması.”

-“KARNE DÖNEMİNDE ŞİDDET ARTIYOR”-

Türkiye'de özellikle karne dönemlerinde duygusal şiddet başta olmak üzere fiziksel şiddetin yaygın olarak kullanıldığı bildirilen raporda, okula giden iki çocuğun başarı durumlarına göre mukayese edilmesinin çocuk üzerinde olumsuz etki yarattığı ifade edildi. Bu tür durumlarda çocukların kendini ailede dışlanmış hissederek kendini sorgulamaya başladığına değiniler raporda, “Karne sonucuna göre çocuğa fiziksel şiddet uygulanması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur” ifadesine yer verildi. Raporda, aile içindeki şiddet uygulamalarının çocuk üzerinde çok kalıcı etkiler yarattığının da altı çizilerek, etkileri şu şekilde açıklandı:
-“Sosyal uyumsuzluk yani okul, arkadaşlık olumsuz davranışlar sergilemek, çocuğun fiziki olarak zayıf yetişmesi;
-Ruhsal olarak eksik yetişme, psikolojik rahatsızlıklar;
-Aileden kaçıp eve geç gelmesi ve aile içinde şiddet uygulanması;
-Faaliyet alanlarında başarısızlık.”

-“SOSYAL DEVLET İLKESİ HAYAT GEÇİRİLMELİ”-

Çocuklara yönelik şiddetin azaltılması için çalışmalar yapılması gerektiği kaydedilen raporda, şiddeti önlemek için ilk olarak aile bireylerinin şiddet hakkında bilgilendirilmesi ve eğitim verilmesi gerektiği kaydedildi. Ailenin, kendini şiddet içeren yayınlardan uzak tutması gerektiğine de değinilen raporda, devletin; psikolojik danışmanlık merkezlerini kurup yaygınlaştırılması ve ücretsiz servislerini devreye sokması gerektiği vurgulandı. Şiddete maruz kalındığında başvurma merkezlerinin, reklam propagandaları ile yaygınlaştırılması gerektiğine de işaret edilen raporda, “Aileye ekonomik destek ile refahı sağlanmak, sosyal devlet ilkesi hayata geçirilmelidir. Anne-baba uyum sağlayabilmeli ki; sonuçları çocuğa yansımasın. Yurtlarda büyük-küçük kavramı ortadan kaldırılmalı, şiddet hakkında öğrenciler bilinçlendirilmen, şiddete meydan vermemek için idari bütün önlemler alınmalı” önerilerinde bulunuldu. Raporda, şiddetin azaltılması için kamu kurum ve kuruluşlarının, aile bireylerinin, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, medya kuruluşlarının ve okulların üzerine önemli görevler düştüğünün da altı çizildi.

-AVCI: “ÇOCUKLARA VE KADINLAR ŞİDDETE MARUZ KALIYOR”-

BES Genel Başkanı Gürkan Avcı, raporun önsözünde yaptığı açıklamada, özellikle şiddete en çok maruz kalan kesimin çocuklardan ve kadınlardan oluştuğuna işaret ederek, şiddetin çoğunlukla fiziksel olarak güçlü olanın güçsüz olana uyguladığı bir davranış şekli olarak ortaya çıktığına da işaret etti. Şiddetin uygulayan kişi tarafından da çoğunlukla meşru bir davranış şekli olarak görülmeye ve gösterilmeye çalışıldığını kaydeden Avcı, “Şunu da bilmek gerekir ki, şiddet ve şiddete baş vurma davranışı aynı zamanda öğrenilen, model alınan ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir davranış şeklidir. Unutmamalıyız ki; biz çocuklarımıza nasıl davranıyorsak, çocuklarımız da davranış olarak bizden onları öğrenecektir” uyarısında bulundu. Yapılan araştırmalara göre; eğitimli ve kültürlü bireylerde şiddete başvurma davranışının daha az görüldüğüne de dikkat çeken Avcı, “Bunun temel nedeni eğitimli ve kültürlü kişilerin diğer kişilere oranla sorunlara farklı çözümler üretebilme yeteneği'ni daha fazla geliştirebilmiş olmasıdır” dedi. (ANKA)

"Eğitim Her Engeli Aşar" kampanyası


Daha fazla engelli çocuğun eğitim alması ve engellilere sunulan öğrenim olanaklarının kolaylaştırılması amacıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün eşi Hayrünnisa Gülün himayesinde Türkiye Beyazay Derneği tarafından organize edilen ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu, sanatçı ve politikacının destek verdiği "Eğitim Her Engeli Aşar" kampanyası, Çankaya Köşkünde düzenlenen tanıtım toplantısıyla başladı.
Toplantıya, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen ve eşi Reyhan İsen, Ankara Valisi Kemal Önal, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Hilmi Bengi, TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın eşi Saime Toptan, bazı milletvekilleri ve aralarında Hakan Şükür, Metin Şentürk, Doğa Rutkay, Saba Tümer ve Ege gibi ünlü isimlerin de bulunduğu çok sayıda davetli katıldı. Beyazıt Öztürk'ün sunuculuğunu yaptığı toplantıda, işaret diliyle çeviri yapıldı.

Hayrünnisa Gül, törende yaptığı konuşmada, başta aileler olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin engellilerin de eğitim görebileceğine, çalışma ve sosyal hayatta başarılı olabileceğine inanması gerektiğini belirterek, "Engellilerin etraflarındaki kalın duvarları aşıp hayata katılmalarının, bizim ise onları cesaretlendirmemizin vakti geldi de geçiyor" dedi.

Türkiye'de 8,5 milyon engelli olduğunu belirten Gül, "Bu demektir ki bugün burada toplanmamız için 8,5 milyon nedenimiz var. Türkiye nüfusunun yüzde 12'si engelli. İnsanın 'Nerede bu engelliler' diyesi geliyor. Çevremizde çok fazla engelli görmüyoruz, göremiyoruz aslında. Nasıl görelim ki... Gerekli imkanları sağlayamadığımız için engelli insanlarımızın büyük bir çoğunluğu sokağa bile çıkamıyor, iş hayatında yer alamıyor, çalışamıyor, üretemiyor" diye konuştu.

Engelli nüfusun büyük bir kısmının çalışabilecek ve üretime katkıda bulunabilecek durumda olduğunu kaydeden Hayrünnisa Gül, bu insanların engelleri nedeniyle değil, eğitimsiz oldukları için iş bulamadıklarını ifade etti. Gül, esas engelin eğitimsizlik olduğunu söyleyerek, eğitimlerini tamamlayan engellilerin hem iş hayatına hem de sosyal hayata daha aktif katılmalarının ve başarılı olmalarının mümkün olduğunu belirtti.

Törende, kampanya tanıtım filmi ve Metin Şentürk, Sunay Akın, Doğa Rutkay, Oktay Kaynarca, Şahan Gökbakar'ın rol aldığı reklam filmleri gösterildi.

Söz ve müziği Sezen Aksu'ya ait olan ve kampanya şarkısı olarak seçilen "Düş Bahçeleri" isimli şarkı, Eda Resureccion ve engelli çocukların oluşturduğu koro tarafından seslendirildi.

81 ilde 3 yıl boyunca devam edecek olan "Eğitim Her Engeli Aşar" kampanyası, eğitim sistemiyle ilişkisi olan engellilerin sayısını yüzde 50'i artırmayı, mevcut eğitim sistemiyle ilişkisi olan engellilerin bir üst eğitime geçmelerini sağlamayı, okul öncesi eğitime ihtiyaç duyan ve tespit edilmiş engellilerin yüzde 50'sinin bu eğitime erişmelerini, okul öncesi eğitim ihtiyacını karşılamak üzere her ilde örnek sınıflar ve kaynaşmış eğitim veren sınıflar oluşturmayı ve toplumun en az yüzde 10'unun engellilerin eğitim görebileceği kanaatine erişmelerini ve eğitimin nasıl yapıldığı bilgisini edinmelerini sağlamayı amaçlıyor.

Kampanya hakkında daha geniş bilgi için "0 212 444 60 00" numaralı çağrı merkezi aranabilir ya da "www.egitimherengeliasar.org" adresli internet sitesi ziyaret edilebilir.

Müdürlere ek ödeme verildi, sırada eğitim çalışanları var

Haberler » Meb-Yök Haberleri Rss ile takip edin

Düzenleme sebebiyle maaşları çalışanlarından daha düşük kalan müdür, bölge müdürü, il müdürü ve müdür yardımcılarının yüzde 53 olan ek ödemeleri yüzde 100e çıkarıldı
Ağustos ayında memurlara yapılan ek ödeme zammının yol açtığı mağduriyetler giderildi. Düzenleme sebebiyle maaşları çalışanlarından daha düşük kalan müdür, bölge müdürü, il müdürü ve müdür yardımcılarının yüzde 53 olan ek ödemeleri yüzde 100'e çıkarıldı.

İdarecilerin ek ödemesini düzenleyen Bakanlar Kurulu kararı dün Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylece bu konumda görev yapan idarecilerin maaşlarına 230 YTL zam yapıldı. Zamlar 15 Ağustos'tan itibaren geçerli olacak ve beş aylık maaş farkları da toplu şekilde ödenecek. Bakanlar Kurulu kararı, veteriner, başmühendis, mühendis, mimar, bölge plancısı ve şehir plancısı kadrolarında görev yapmış olup bölge müdürü, bölge müdür yardımcısı, il müdürü, il müdür yardımcısı, daire başkanı, daire başkan yardımcısı, başkan ve müdür kadrolarında bulunanları kapsıyor. Teknik kökenli müdürlerin çalışanlarından daha az maaş almalarının önüne geçildi. Ancak teknik kökenli olmayan idareciler için sorun devam ediyor. Düzenleme sadece veteriner, başmühendis, mühendis, mimar, bölge plancısı ve şehir plancılarını kapsadığı için bunların dışındaki idareciler düşük almaya devam edecek.

Ek ödeme konusundaki bir başka mağduriyet grubu ise Milli Eğitim Bakanlığı çalışanları. Halen ilçe müdürleri, şube müdür ve müdür yardımcıları ile ilköğretim müfettişlerinin maaşları, tam ek ders alan öğretmenlerin gerisinde kalıyor. Son karar Milli Eğitim çalışanlarını kapsamazken bunlarla ilgili Bakanlar Kurulu kararının da önümüzdeki günlerde çıkacağı öğrenildi. Buna göre Milli Eğitim Bakanlığı'nda görev yapan yöneticilerin sorunu, ilave 10 saat ek ders ücreti verilerek çözülecek. Halen aldıkları haftada 15 saatlik ek ders ücreti 25 saate çıkarılacak. Bunun karşılığı ücret ise 250 YTL civarında olacak. Ek ödeme alamayan Milli Eğitim'in merkez ve taşra teşkilatlarında görev yapan 3 bin 'geçici görevli' öğretmen de ek ödeme kapsamına alınacak

135 Bin Öğretmen Açığı Var


Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, Türkiyede 135 bin öğretmen açığı olduğunu tespit ettiklerini söyledi.

Adıbelli, sendikasının Adana Öğretmenevi'nde düzenlenen 11. Bölge Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 5-6 yıldır zor günler geçirdiğini belirterek, en büyük sorunların işsizlik ve ekonomik kriz olduğunu belirtti.

Türkiye'de kamu emekçilerinin zor günler yaşadığını belirten Adıbelli, ''ABD'de başlayan ve Türkiye'de de etkili olan küresel finansal kriz, kamu emekçilerinin yaşadığı sorunlara tuz biber ekti'' dedi.

Yüksel Adıbelli:

''Başbakan 72 milyona, 3 milyon işsize ve 2 milyona yakın gizli işsize bakmadan konuşuyor. Hükümetin enflasyon rakamlarına inanmıyoruz. AK Parti iktidarı TÜİK'i de ele geçirmiş durumda. Kamu çalışanlarının nasıl geçindiğini herkes biliyor. Her öğretmenin cebinde 5 tane kredi kartı var. O bankadan alıp diğer bankaya yatırıyorlar. Biz Hükümetten ne kadar kredi kartı borcu olana kamu çalışanları varsa onların borçlarının yeniden yapılandırılmasını, 24 ay eşit takside bölünmesini talep ettik. Hükümetten ses çıkmadı. Hükümet bu günlerde seçim kazanmak için buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtıyor. Biz memur ve emekliler insanca yaşayacak bir ücret istedik, ama kabul ettiremedik.'' dedi.

Adıbelli, Türkiye'deki eğitim soruna da dikkat çekti ve:
''Milli Eğitim Bakanı, öğretmen açığı yok diyor, ama bizim tespitlerimize göre Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde yüzde 70 öğretmen açığı var. İzmir'de 7 bin, İstanbul'da ise 20 bin öğretmen, Türkiye genelinde ise 135 bin öğretmen açığı var. 200 bin tane de eğitim fakültesini bitirmiş genç öğretmenimiz 4-5 yıldır sıra bekliyor. Ekonomik sıkıntı nedeniyle her yıl 10-20 bin sözleşmeli personel ataması yapılıyor. Biz şunu diyoruz: 22 Temmuz öncesi 210 bin kişiyi kadroya alan bu Hükümet değil miydi? Biz Bakanlıktan bir an önce 200 bin öğretmen adayının en az 100 bininin atamasını yapmasını bekliyoruz.'' dedi.

Sağlıkta ve eğitimde tasarrufun olmayacağını ifade eden Adıbelli, ''Gelişmiş ülkelere baktığınızda eğitim ve sağlığın birinci sırada yer aldığını görürsünüz. Ama Türkiye'de öğretmenlerle, eğitimle dalga geçilen bir sistem ile karşı karşıyayız'' dedi.

Birleşik Kamu İş Görenleri Sendikaları Konfederasyonu (Birleşik Kamu-İş) Genel Başkanı Hasan Kütük de Türkiye'de çok sayıda sorun olduğunu belirterek, ''Türkiye'de sorunu olmayan var mı? Evet var. Bu ülkede çok küçük bu iktidarın yarattığı mutlu azınlık var. Ama aşağıda büyük bir kitle bu ülkenin büyük bir bölümü mutsuz, kaygılı, karamsar ve geleceğinden umutsuz. Kendi geleceğini bir tarafa bırakmış, çocuklarının geleceğinden bile umutsuzlar.'' dedi.

Hasan Kütük, Türkiye'de her geçen gün insanların yüzüne iş kapılarının kapandığı iddia ederek, ''Eğer, birileri gelir bizi kurtarır umuduyla bekliyorsak boşuna bekliyoruz. Böyle bir kurtarıcı gelmez'' dedi.

Öğrenciler Mühendisliği Tartıştı

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Öğrenci Üye Kurultayı 2009 Sonuç Bildirgesi'nde eğitimdeki eşitsizlikler ve sermaye kesiminin daha çok kâr etmesine dayalı mühendislik anlayışının reddedilerek, üniversitelerin bilim üreten mekanlar olması ve mühendislerin toplumsal yaşamda da faydalı ve verimli olmaları için sağlıklı bir üniversite-sanayi-toplum ilişkisinin kurulması gerektiği vurgulandı.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası'nın düzenlediği ve 45 üniversiteden 500 öğrenci üyenin katılımıyla 14-15 Mart 2009 tarihlerinde gerçekleştirilen, Mühendis: Toplumun Öznesi mi? Sermayenin Nesnesi mi?konulu Öğrenci Üye Kurultayı 2009'un sonuç bildirgesi açıklandı.
Üniversiteler, mühendislik ve eğitim sistemi ile ilgili sorunların var olan toplumsal sorunlarla birlikte incelenmesi gerektiğinin belirtildiği bildirgede, eğitimdeki eşitsizlikler ve sermaye kesiminin daha çok kâr etmesine dayalı mühendislik anlayışı reddedilerek, üniversitelerin bilim üreten mekanlar olması ve mühendislerin toplumsal yaşamda da faydalı ve verimli olmaları için sağlıklı bir üniversite-sanayi-toplum ilişkisinin kurulması gerektiği belirtiliyor.
MMO öğrenci üyelerinin talepleri ise şöyle sıralandı:
� Üniversitelerin küreselleşme ve sermaye isteklerine göre yapılandırılması uygulamalarından vazgeçilmelidir.
� Baskıcı yaklaşımlara son verilmeli, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan, toplumu tek tipleştiren ve dışlayan 301. madde v.b. düzenlemeler kaldırılmalı, aydın kıyımının önüne geçilmeli; yükselen milliyetçilik ve linç kültürü reddedilmeli, farklı görüş ve halkların bir arada yaşama hakkı güvence altına alınmalıdır.
� Başta eğitim sistemi olmak üzere toplumu muhafazakârlaştırmaya yönelik tüm gerici uygulamalara son verilmelidir.
� Planlamacı bir anlayışla, toplumsal gereksinimleri, üretimi, istihdamı ve yaşam boyu eğitimi, ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesini temel alan eğitim politikaları yaşama geçirilmelidir.
� Eğitim her kademede eşit ve parasız olmalı; genel bütçeden eğitime aktarılan pay yeterli seviyeye getirilmeli, üniversite bütçelerinde bilimsel araştırmalara ayrılan pay artırılmalıdır. Harç, ikinci öğretim, yaz okulu, transkript, zorunlu bağış ve öğrenci belgesi v.b. her türlü paralı uygulama kaldırılmalıdır.
� Ezberci eğitim yerine öğrenmek, verileri kabul etmek yerine araştırma yeteneğini geliştirmek; teknik eğitim yanında sosyal ve kültürel eğitimleri de tamamlamak; eğitimde sorgulayan, düşünen, dayanışma duygusuna sahip, bilimsel kriterleri önemseyen, aydınlanmış öğrencilerin yetişmesi en temel amaç olmalıdır.
� Kadınların çalışma yaşamında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığı ve tacize karşı yasal yaptırımlar artırılmalı; kreş, gündüz bakımevi, emzirme ve doğum izni gibi hakları hukuken garanti altına alınmalıdır.
� Herhangi bir maddi geliri olmayan öğrencilerin üniversite hayatlarını daha iyi idame ettirebilmeleri için belediyeler tarafından verilen bursların Kredi Yurtlar Kurumu tarafından verilmesi sağlanmalı ve bu yönde yasal düzenleme yapılmalıdır.
� Uygulama, mühendislik eğitiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. Teorik bilgiler laboratuvar uygulamaları ile desteklenmelidir.
� Stajyer alan firmalar üniversiteler tarafından denetlenmeli, stajyerlere mesleki bilgilerin aktarılması sağlanmalı; stajyer emeğinin karşılığı olan ücret güvence altına alınmalıdır.
� Tüm sağlık hizmetleri yaygınlaştırılmalı, öğrencilerin bu hizmetlerden ücretsiz faydalanmaları sağlanmalı, üniversite bünyesinde bulunan medikolar kapatılmamalıdır.
� Çok sayıda niteliksiz mühendis yetiştirmek ve yine çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine, ülkenin gereksinim duyduğu elemanlar yetiştirilmeli; yine gereksinim doğrultusunda yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuar, yurt v.b. alt yapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturulmalı; şimdiye kadar açılmış bulunan üniversitelerin eğitim düzeyi artırılmalı, nitelik eşitsizliği ortadan kaldırılmalıdır.
� Uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirilmeli, öğretim üyelerinin eğitim dışında ticari faaliyette bulunması engellenmeli, eğitim hizmetini üreten öğretim üyelerinin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözülmeli, öğretim üyeliği mesleği saygın ve çekici hale getirilmelidir. 50/d maddesi derhal geri çekilmelidir. Öğretim üyelerinin düşüncelerinden, sendikal eylemleri ve demokratik taleplerinden dolayı karşılaştıkları her türlü ceza ve sürgün uygulamalarına son verilmelidir.
� YÖK tüm kurumlarıyla kaldırılmalı, üniversiteler özerk, demokratik ve bilimsel bir anlayış temelinde yeniden düzenlenmeli, üniversitenin üç temel bileşeni olan öğretim üyeleri, öğrenciler ve üniversite çalışanlarının yönetim ve karar sürecine katılmaları güvenceye alınmalıdır. Polis ve jandarma üniversitelerden çıkarılmalı; baskıcı ve cins ayrımcı uygulamalarla dolu eğitim programları terk edilmelidir.
� TMMOB ve bağlı Odaları; mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı yüksek öğreniminin planlanması, yeni fakülte ve bölümlerin açılması, eğitim programlarının oluşturulması ve kontenjanlarının belirlenmesi süreçlerinde yer almalı, bu konulardaki öneri ve onayları alınmalıdır.
� Mesleklerini icra ederken mühendisleri izleyen ve sicillerini tutan tek kurum olan TMMOB ve bağlı Odaları, mühendislere yönelik tüm tasarrufların odağında olmalıdır.

Öğretmenler Yeterli Bulmuyor


Eğitim-Bir-Sen tarafından yapılan "Yabancı Dil Öğretim Programlarının Etkinliği Araştırması", öğretmenlerin liselerde okutulan yabancı dil dersinin çok yetersiz olduğunu düşündüğünü ortaya koydu. Araştırmaya göre, öğretmenler, yabancı dil öğretimi için gerekli olan materyal, araç ve gereçlerin de yeterli olmadığını savunuyor.

Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi, Yabancı Dil Öğretim Programlarının Etkinliği Araştırması ile öğretmenlerin; okullarda öğretilen yabancı dilin ne kadar yeterli olduğu yönündeki düşüncelerini ortaya çıkardı. 22 ilde yüz yüze anket tekniği ile 318 ortaöğretim öğretmeniyle yapılan araştırmaya göre liselerde okutulan yabancı dil, kesinlikle yetersiz. Araştırmaya katılanların yüzde 45.3'ü İngilizce öğretmeni, yüzde 42.5'i branş öğretmeni, yüzde 8.5'i sınıf öğretmeni, yüzde 3.8'i ise diğer öğretmenlerden oluşuyor.

İNGİLİZCE ÖĞRETMENLERİ, YABANCI DİL DERSİNİ YETERSİZ GÖRÜYOR
Araştırmaya göre, öğretmenlerin yüzde 73.6'sı mevcut yabancı dil öğretim programlarını yetersiz ve kesinlikle yetersiz olduğunu düşünürken yüzde 20.8'i kısmen yeterli buluyor. Öğretmenlerin sadece yüzde 5.6'lık kısmı okutulan yabancı dil dersini yeterli olarak görüyor.

Liselerdeki İngilizce öğretmenlerinin ise yüzde 68'i gibi büyük bir kısmı mevcut yabancı dil öğretim programlarının yetersiz olduğuna inanıyor.

Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 85.2'si ise lisede okutulan yabancı dil öğretiminin yükseköğretime gidecek gençler için yetersiz olduğunu ifade ederken öğretmenlerin yüzde 11'i "kısmen yeterli" olarak görüyor. Öğretmenlerin sadece yüzde 3.8'i lisede okutulan yabancı dil dersini yükseköğretime gidecek gençler için yeterli olarak görüyor.

İngilizce öğretmenlerinin ise yüzde 82.7'si yabancı dil öğretiminin yükseköğretim için yetersiz olduğunu belirtiyor.

ÖĞRETMENLERE GÖRE YABANCI DİL İÇİN MATERYAL DE EKSİK
Araştırmaya göre, öğretmenlerin yüzde 75.8'i yabancı dil öğretimi için gerekli olan materyal, araç ve gereçlerin yetersiz olduğunu düşünürken, yüzde 17.9'u kısmen yeterli olduğunu, yüzde 6.3'ü ise yeterli olduğunu ifade ediyor.

İngilizce öğretmenlerinin yüzde 73.6'sı ise yabancı dil öğretimi için gerekli olan materyal, araç ve gereçlerin yetersiz ve kesinlikle yetersiz olduğunu belirtiyor.

"YABANCI DİL OKUL ÖNCESİNDE BAŞLATILMALI"
İngilizce öğretmenlerinin yüzde 81.9'u ile diğer alan öğretmenlerinin yüzde 54'ü, yabancı dil öğretiminin okul öncesinden başlanarak ve daha yoğun bir şekilde verilmesi gerektiğini kaydediyor.

Araştırmaya göre, öğretmenlerin yüzde 13.2'si ise yabancı dil dersinin ortaöğretimden itibaren verilmesi gerektiğini, yüzde 9.7'si mevcut durumun yeterli olduğunu, yüzde 1.6'sı üniversiteden itibaren verilmesi gerektiğini, yüzde 8.8'i ise okuldaki öğretimin dışında kurs sistemi uygulanarak verilmesi gerektiğini dile getiriyor.

ÖĞRETMENLER: "MÜFREDAT GÖZDEN GEÇİRİLMELİ, DERS SAATİ ARTIRILMALI"
Araştırmaya göre, öğretmenlerin yabancı dil öğretim programları hakkındaki istek ve önerileri ise şöyle:

"Materyal ve araç-gereç eksikliği giderilmeli, Dil laboratuarları kurulmalı, Gramer ağırlıklı değil de güncel hayata uygun pratik konuşma dilinin öğretilmesi, Müfredat ağır, yeniden gözden geçirilmeli, Hazırlık sınıfları oluşturulmalı, Ders saatleri arttırılmalı, Pratik yapabilme imkanı sağlanmalı ve buna ağırlık verilmeli, yabancı dilin önemi benimsetilmeli, kalabalık sınıflar azaltılmalı, hizmetiçi eğitimler yoğun olarak verilmeli, yabancı dil öğretimi küçük yaşlarda verilmeli, mevcut kitaplardaki konular çok dağınık, buna çekidüzen verilmeli."

Öğrencileri Başıboş Bırakmayın


14 Haziran Pazar günü yapılacak Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) öncesinde lise son sınıf öğrencileri yine okullarındaki sınıflarını boşaltmaya başladı. Her yıl olduğu gibi ÖSS bahaneli, 'hastalık raporları' alınırken, İl Milli Eğitim Müdürü M. Rağip Üye, öğrencileri ders saatlerinde sokaklarda görmekten endişe duyduğunu belirtti, 'öğrencileri başıboş bırakmayın' genelgesi yayınlayacağını söyledi. Üye, �Öğrenci okulda değilse velisi bilgilendirilecek, çocuklarımızın takipçisi olacağız� dedi.

Üniversite sınavı öncesinde lise son sınıf öğrencilerinin nisan ayından itibaren okul defterlerini kapatması gelenek haline geldi. Bu gelenek bu yıl da değişmedi. ÖSS'nin hayatın en önemli dönemeçlerinden biri kabul edilmesi yüzünden adaylar sınava kilitlenirken, okullarındaki devamsızlık sorunlarının aşılması için yine doktor kapıları aşındırılmaya başlandı. Okullarda rapor alan öğrencilerin sayısının artması yüzünden öğretmenlerin ders işlemediği, gelen öğrenciyi evlerine gönderdikleri şikayet konusu oldu. Veliler, öğretmenlerin öğrencilerin okula gelmesini istemediğini, rapor almaya yönlendirdiklerini öne sürüp, �Alınan raporların hastalıktan olmadığını Milli Eğitim Bakanı da biliyor. Velilere, öğrencilere böyle zorluk çıkarılıp, sahtekarlık yaptırılacağına lise son sınıflar için kalan günler tatil edilsin, bu karşılıklı yanlış yapılmasın� dedi.

Öte yandan İl Milli Eğitim Müdürü Üye, ders saatlerinde okul dışında öğrenciler görmekten kaygı duyduğunu söyledi. Hem okul idarelerini, hem öğretmenleri hem de velileri uyaracak bir genelge hazırladığını belirten Üye, şöyle konuştu:

�Öğrencilerin olmadık zamanlarda neden dışarıda dolaştıklarını bilmiyorum. Bu gördüklerim beni endişelendiriyor. Eğer devamsızlık olacaksa sistem içinde olacak, velilerin haberi olacak. Sağda solda çocukları görmek istemiyorum. Rapor konusunda kimseye engel olamayız. Veli karar vermiş öğrenci karar vermiş, niye rapor alıyorsun diye soramayız. Hasta olur olmaz bilemeyiz. Veli, evde çalışsın diyebiliyor. Öğrencileri zamansız okul dışında görünce endişeye kapılıyorum. Şimdiden tedbirlerimizi almak zorundayız. Okul öğrencinin takibini yapacak, gelmiyorsa devamsızlığını velisine bildirecek. Müfredatın da bitirilmesi, konuların işlenmesi gerek. Bir başıboşluk olmaması konusunda idareci ve öğretmenler uyarılacak, dikkatleri çekilecek.�